banner564

‘Aspirin’ tedavisi

Hükümetin dövize karşı aldığı tedbirlerin sorunu ortadan kaldırmayacağını belirten Yağış Akpınar, kısa sureli rahatlama sağlayacağını söyledi  

‘Aspirin’ tedavisi
banner598

 Selda İÇER

Ülkedeki ekonomik durumun özellikle son zamanlarda dövizin yukarı doğru tırmanışından dolayı çok da iç açıcı olduğunu söylemek pek mümkün değil. Ülke yönetimindeki 4’lü koalisyon hükümeti geçtiğimiz hafta dövizin yükselişi karşısında birtakım tedbirler açıkladı. Biz de bu tedbirlerin piyasa açısından ne getirip ne götüreceğini Genç İşadamlı Derneği (GİAD) Yönetim Kurulu üyesi Yağış Akpınar’a sorduk. Akpınar, alınan tedbirlerin çok da fazla bir katkısı olmayacağına vurgu yaparak “Bunlar aspirin tedavisidir” dedi. Akpınar, “Artık girişim için teşvik zamanıdır, özel sektör ve girişime insanları teşvik etmenin zamanıdır, gerek planlama konuları, gerek teşvik konuları olsun özel sektörün önünü açmanın zamanıdır. Bunları yapmazlarsa, Kıbrıslı Türk’ler dünyada kaybolup gidecek, ve maalesef bu çok uzak değil” şeklinde konuştu. 

Soru: Son dönemde dövizdeki ciddi tırmanış hem halkın gelirlerini hem de iş insanlarını ciddi oranda etkiledi. İş dünyasında aktif çalışan sizlerin gözünden bakacak olursak, dövizdeki tırmanış sizleri nasıl etkiledi?

Akpınar: Dövizdeki tırmanıştan toplumun her kesimi etkilenir, Türkiye dışından ithal edilen ürünlerin dövizle ödenmesinden dolayı bu maliyet otomatikman hemen fiyatlara yansıyor. Türkiye’de üretilen ürünlerin de hammaddeleri genellikle Türkiye’ye dövizle girdiği için Türkiye’den gelen ürünlerin fiyatları da artıyor. Enerji, demir gibi emtiaların fiyatları dolar üzerinden olduğu için gerek inşaat sektörü gerek turizm sektöründen tutun da narenciyeye kadar her sektör ani fiyat artışlarından etkileniyor. Piyasa zarar etmemek için fiyat ayarlamak zorunda kalıyor ve tüm bunlar enflasyonu tetikliyor. Bu durumdan en çok etkilenen HP (Hayat Pahalılığı) almayan, TL kazanan ve sabit gelirli olan kesim oluyor. Bu kesimin etkilenmesi ise piyasanın daralması ve tüketimin yavaşlaması ile sonuçlanıyor, böylece tüm piyasanın hangi sektörden olursa olsun ciroları düşüyor.

Soru: Hükümet, iş dünyası ile de görüşerek, dövizdeki yükselişe karşı birtakım önlemler açıkladı. Devletin dövize endeksli bazı gelirlerini Türk lirasına çevirmesi iş dünyasında ciddi manada bir rahatlama getirir mi?

Akpınar: Bunlar aspirin tedavisidir, sorunu ortadan kaldırmaz ama çok kısa süreliğine biraz rahatlama sağlar, uzun vadede bir etkisi olmaz zira tüm ithalatı yüksek olan ve gelişen ülke ekonomileri gibi bizim ekonomimiz de dövize endekslidir ve devlet üzerindeki en büyük yük olan maaşları enflasyona adapte ettiği gibi, gelirlerini de adapte etmek zorundadır. Dövize karşı alınabilecek tek önlem, refah seviyesini, insanların alım gücünü yükseltmektir, bu da uzun vadeli bir strateji gerektirir ki, bizim devletimizde malesef strateji diye bir kavram yok.

Soru: İthal ürünlerdeki kur sabitlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akpınar: Küçük de olsa mutlaka bir rahatlama sağlar ama dediğim gibi aspirin tedavisidir, piyasada ciddi şekilde hissedilecek bir önlem değil. İthalat yapan şirketlerin tek gideri gümrük değil, maliyetler birçok kalemde dövizden dolayı artmaktadır (ki en büyüğü şüphesiz yakıt gideridir) ve bu artış fiyatlara yansır. Bazı kesimler bunu şirketlerin açgözlülüğü olarak yorumluyor ancak uzaktan gazel okumak her zaman kolaydır, günümüzde şirketler büyümeyi de geçtim ayakta kalabilmek adına ciddi riskler alıyorlar ve dünyanın en yüksek faiz sistemlerinden ve en zor bürokrasilerinden birinde borçlanarak işletmelerinin devamını sağlamaya çalışıyorlar. 

Soru: Türkiye ile olan ilişkilerde, Türkiye destekli projelerin hayata geçirilmesinde ve özellikle iki ülke arasında imzalanan ekonomik protokollerin çok fazla eleştirilmesi ve yeterince anlatılamayarak isenilen başarının sağlanamaması konusunda GİAD olarak görüşünüz nedir?
Akpınar:  Ülkemiz, mevcut sistemi ile kilitlenmiş durumdadır. Türkiye ile imzalanan protokollere uyulamamasının tek sebebi siyasi kaygılardır. Bunların başında sendika kaygısı gelir. Mevcut sistem değişmedikçe hiçbir siyasinin bu adımları atacak cesareti göstermesi mümkün değildir. Şu an maalesef ülkemizi ortak akıl değil, sendikalar, dernekler yönetmektedir. Bir ülke düşünün ki iş insanı borçlanmak için dünya kadar teminat ve kefil bulmak zorunda ama bir devlet memuru maaşının 60 katına kadar krediyi bir günde alabiliyor. Bunların sebebi bir istihdam devleti yaratılmasıdır ve bu yapı devam ettiği sürece verim beklemek hayal kurmaktır. GİAD olarak önerimiz, başkanlık sistemi ve büyükşehir belediye sistemine geçip belediyelerin sayısını 4’e düşürmek ve yetkilerini artırmak, devleti ise başkanlık sistemi ile yönetip siyasi kaygıyı olabildiğinde azaltıp güçlü ve otoriter devlet yaratılmasıdır. 300, 500 oy kaygısıyla hangi belediye başkanı, milletvekili veya bakan’ın korkmadan icraat yapmasını bekleyebilirsiniz ki? Bu sebepte “kökten reform” diyoruz, “acı reçete” diyoruz. 

Soru: İnşaat sektöründe özellikle ev satışlarının TL cinsine çevrilmesi konusunda sizce hükümetin alabileceği tedbirler söz konusu mudur?

Akpınar: Hayır, çünkü inşaat sektörünün birçok maliyeti dövizdir. Demir dolar ile satılır, seramik, alüminyum, hepsi dolar ile satılır. İthal edilen veya yerli ürün olan inşaat malzemesinin ham maddesi dövizdir o sebeple fiyatlar ani değişir. Eğer hükümet bir evin fiyatının bir ay 200 bin TL ertesi ay da 230 bin TL olmasını istiyorsa bunu yapabilir, zira fiyatlar sürekli değişecektir çünkü kimse zararına iş yapmaz. Ancak, hükümetin konut ihtiyacı konusunda alabileceği önlemler vardır.  Mesela, ilk kez ev alacak olanların tapu harcı ve stopajı sıfırlanabilir, devlet destekli düşük faizli konut kredileri verilebilir, bunlar birçok ülkede halen uygulanmaktadır. 

Soru: Vatandaşın en çok şikayet ettiği konuların başında ev kiralarının döviz cinsinden olması. Hükümet, TL cinsi kira sözleşmelerinden alınan vergi uygulamalarında daha düşük vergi alınacağını açıkladı. Artık ülkede her şeyin dövize endeksi olmasından bir şekilde kurtulmanın imkanı var mıdır sizce?

Akpınar: Kuzey Kıbrıs’ta yatırım yapmış ve öderken sterlin ödemiş olan gerek Türkiyeli, gerek yerli, gerek yabancı kimsenin beklentisi TL kazanmak değildir. Dolayısıyla kira sözleşmeleri hiçbir vergi indiriminden etkilenmez, bu sadece kaçağı teşvik eder ve hükümet zarar eder. Birçok kişi göstermelik TL sözleşme yapar ve kirasını dövizle almaya devam eder, gerçekten TL sözleşme yapıp TL kira alan ise kirayı dövize endeksler ve sözleşmede sürekli artışlar olur. Sonuç olarak yine sadece kaybeden devlet olur. Bunlar realistik önlemler değildir.

Soru: Son dönemlerde özellikle yurt dışından birçok kişinin ülkemizden emlak alımını artırdığı ve sektörde bunun bir canlanma getirdiği söyleniyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

Akpınar: Canlandırma değil, sektörü ayakta tutan bu yatırımcılar. Gerek burada çalışan ve kirada oturan TC kökenli kişilerin KKTC vatandaşlığı almalarına gerek kalmadan TC şube bankalarından kredi alabiliyor olması, gerek öğrencilere ve turizm sektöründeki çalışanlara kiralamak için daire satın alan yatırımcıların çoğalması, gerekse yerli yatırımcı emlak piyasasını canlı tutuyor. Ancak, unutmamak gerekir ki bu kişilerin halen koçan sorunu olan, hatta kendi koçanına kefil olamayan bir devlette yatırım yapmasını cazip kılan iki şey var. Birincisi gelirin döviz olması, ikincisi ise yatırım dönüş oranının çok iyi olması. Eğer bunlar değişirse, işler de değişir. Konu açılmışken eklemek isterim, KKTC olarak önce kendi kendimizle çelişmeyi bir kenara bırakmalıyız. Halen devlet eliyle tapular ‘tahsis, eşdeğer, türk malı’ diye ayrılıyor ve bunun resmi belgesi veriliyor. Buna biran önce dur denmelidir, KKTC koçanı, “KKTC koçanıdır”. Malın 1974 öncesinde kimin olduğu devletin kendi sorunudur ve yatırımcıyı veya mülk sahibini ilgilendirmez.

Soru: İş insanları olarak GİAD’ın piyasanın canlanması açısından hükümetten beklentileri nelerdir? 4 partili hükümetin şu ana kadar gerçekleştirdiği icraatları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Akpınar: 4 partili hükümet ile ilgili olarak şimdiden bir yorum yapmak çok da doğru olmaz. Hükümet birinci yılını doldurduğu zaman GİAD olarak kapsamlı bir değerlendirme yapacağız. Bizim için önemli olan hükümetin büyük adımları nasıl atacağıdır, günlük rutin işleri her hükümet zaten yapar, 4’lü koalisyonu ne özel kılıyor? Bunu hep birlikte göreceğiz. 

Soru: Son olarak halka ve hükümete mesajınızı alabilir miyiz?

Akpınar: Halkımızın bu adadaki varlığımız ve geleceğimiz için girişimciliği benimsemesi lazım. Geçmiş dönemlerde, 80’li yıllardan beridir halkımız siyasilerin kurbanı oldu. Girişimciliğin önemini halkımızın anlaması lazım. Hükümet konusunda, gördüğüm kadarıyla yine kamu ile ilgili konulara (müşavirlik vs) oldukça fazla enerji harcıyorlar. Unutmamaları gerekir ki burası liberal bir ülkedir ve piyasanın, halkın sorunları en az kamunun sorunları kadar önemlidir, bu sebeple adım atmaları gereken konularda ciddi adım atmalıdırlar. Belediyeler reformunu bile yapmaktan çekiniyorlar ki, diğer önemli reformları nasıl yapacaklar çok merak ediyorum. Adım atılması gereken oldukça fazla önemli konu var. Turizm konusunda bir ada ülkesi olmamıza rağmen turizm halka yansımıyor, halen gözbebeğimiz Girne’de bir marinamız bile yok. Kaldı ki, KKTC’de en az 5 marina’nın olması lazım. Gençlerimizin adadan soğumamaları için önlemler alınması lazım. Göç günümüzde ciddi bir sorun ve unutmasınlar ki herkesin cebinde AB pasaportu var, göç etmek artık çok kolay. İnsanımızın burda kalması eskiden olduğu gibi ‘memur yapmak’ dan geçmiyor. Sonuçlar ortada, batak belediyeler, batak, çivi bile çakamayan bir devlet. Artık girişim için teşvik zamanıdır, özel sektör ve girişime insanları teşvik etmenin zamanıdır, gerek planlama konuları gerek teşvik konuları olsun özel sektörün önünü açmanın zamanıdır. Bunları yapmazlarsa, Kıbrıslı Türk’ler dünyada kaybolup gidecek, ve maalesef bu çok uzak değil.  

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473