banner564

İmar planı şart

Kuzey Kıbrıs’ta inşaat sektöründeki hızlı yapılaşma, çarpık kentleşmenin yanında, pek çok sorunu da beraberinde getiriyor

İmar planı şart
banner598
Pelin YÜKSELAY
Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı, hem plansız kentleşmeye hem de çevre kirliliğine neden oluyor. Kentlerde İmar Planı olmaması, plansız kentleşmenin ortaya çıkmasının en büyük sebebi olarak gösteriliyor. Plansız kentleşme ise birçok olumsuzluklara yol açıyor. Plansız kentleşme, beraberinde eksik alt yapıyı da getiriyor. Alt yapının eksik olması hem çevre kirliliğine, hem de doğal afetlerden kaçınılamamasına sebep oluyor. Tüm bunlara ülkedeki ‘peşkeş’ sistemi de eklenince ortaya felaketler çıkabiliyor. 
Dere yataklarına evler-apartmanlar dikilebiliyor, 4-5 kat sınırlaması olan bir bölgeye 20 katlık bir gökdelen inşa edilebiliyor, kullanım alanları ‘isteğe göre’ artırılabiliyor, yeşil alanlar bir anda yok olabiliyor. 
Yıllardır süregelen bu sorunların önüne geçilebilmesi içinse henüz somut bir adım atılmış değil. 
Diyalog’a konuşan; Kıbrıs Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği Başkanı Türker Aktaç, Çevre Mühendisi Nilden Bektaş, Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis üyesi Mimar Onur Olguner, gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda ileride tehlikenin daha da büyüyeceği uyarısında bulundu.

Aktaç: İmar Planı şart
Kıbrıs Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği Başkanı Türker Aktaç, konuyla ilgili Diyalog muhabirinin sorularını yanıtladı.  Master Plana ve İmar Planı’na vurgu yapan Aktaç, şunları kaydetti:  “Ülkemizde yapılaşma genel olarak fasıl 96 yollar ve binalar tüzüğü altında, 55/89 imar yasası altında Emirname olan bölgelerde emirname kurallarına göre ve İmar Planı olan bölgelerde ise İmar Planı kurallarına göre yürütülmektedir. Bunlar ayrıca koruma planları ile de  desteklenmektedir.  Ancak uygulamada 55/89 İmar yasası planlama yapma ve yayınlama yetkisini Şehir Planlama Dairesi’ne ve ilgili Bakana vermektedir,  bu da merkeziyetçi  ve maalesef  yetersiz uygulamalara sebep olmaktadır. Bunun da en basit örneği Girne ile ilgili hazırlanmış Emirnamelerin  geçen zaman içerisinde 7 kez revizyona uğramasıdır. Planlama yapılırken öncelikli olarak kentlere bir master plan ve buna göre de İmar Planları hazırlanmalıdır.  Bu Planlar da hazırlanırken mutlaka Planlama makamı ile birlikte ilgili Yerel yönetim, sivil toplum örgütleri ve teknik olarak KTMMOB'nin de içinde olacağı bir oluşumla hazırlanmalıdır ki planlar yazboz tahtasına dönüşmesin. Ayrıca planlamanın getireceği mağduriyet veya değer kazanımı gibi gerçeklerinde adalet anlayışı ile çözümü de mutlaka olmazsa olmazdır. Bunun dünyada örnekleri çoktur. Bir de hukuk önünde eşitlik ilkeleri önemsenmeli ve bu doğrultuda adımlar atılmalıdır.” 

“Doğru denetim mekanizması olmalı”
Planlama ve kural yapılmasına rağmen, doğru bir denetim mekanizması olmadığı takdirde tüm bunların havada kalacağını dile getiren Aktaç, inşaatların denetiminin şart olduğuna vurgu yaptı. Aktaç, “denetimsiz bir yapılaşmada ne plandan ne de çok önemli diğer bir konu olan iş sağlığı ve güvenliğinden bahsedebilirsiniz” dedi.

“Aykırı yapılar ilkelere uyumlu hale getirilmeli”
Aktaç, sit alanları ve özel çevre koruma bölgelerinin planlarının da göz önünde bulundurularak adım atılması gerektiğini dile getirerek, aykırı yapıların ilkelere uyumlu hale getirilmesi, gerekirse yıkılması ya da başka yere taşınması konularının gündeme getirilmesi gerektiğini kaydetti. Aktaç bu yapılırken de yatırımcıya yol gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi. 

Bektaş: Çevre Sorunlarının Nedeni Plansız Yapılaşma
Çevre Mühendisi Nilden Bektaş’ta Diyalog muhabirinin konuyla ilgili sorularını yanıtladı. “Plansız yapılaşmanın önüne plan yaparak geçebilirsiniz” diyen Bektaş, plansız yapılaşmanın birçok çevre sorununun da nedeni olduğunu kaydetti. Bektaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bir kent planlanmasının en büyük amacı herkese sağlıklı bir yaşam sağlamaktır. Kentlerde konut, çalışma, dinlenme, sanayi, sağlık, ticaret, eğitim alanları ve benzeri alanları planlamak, bu planlara düzgün ve düzenli işleyecek altyapıyı oluşturmak ve özellikle kentteki nüfus artışını ön görerek o kentin gelişmesini de göz önüne alarak planlar üretmek çok önemlidir. Ancak ne yazık ki biz yıllar yılı bu planları üretemedik ve sonucunda da üst yapı ve ebetteki alt yapı problemlerimiz oldu.”

“Sorunlarımız Kronik Hale Dönüştü”
 Bektaş, oluşan problemleri de şu şekilde anlattı: “Örneğin atık su problemlerimiz oldu.  Kanalizasyon ve atık su arıtma tesisleri yapmayı düşünmedik. Katı atık problemlerimiz oldu. Kentin atıklarını ne yapacağımızı düşünmedik. Yeraltı su kaynaklarımızın kullanımını planlamadık. Yağmur suyunu bile değerlendirmedik. Sanayi tesisleri yaptık ama kentin konut alanları hemen yanında gelişti çünkü bunu bile hesaplayamadık. Sanayiden kaynaklı tüm kirliklerle baş etmek imkânsız hale geldi. Tarım alanlarımız da koruyamadık çünkü verimli topraklar kentsel alanlara dönüştü. Madenlerimizi bile koruyamadık.. Bakır gibi değerli madeni koruyup bunu çevre öncelikli planlama ile ekonomik kazanca döndürmenin planını yapmayı, taşı bile düzgün çıkarmayı başaramadık. Tüm bunlar kocaman çevre sorunlarına neden oldu ve ne yazık ki kronik hale dönüştü”

“Yasa Yapmak Sorunu Tam Anlamıyla Çözmüyor”
Plansız yapılaşmanın önüne Ülkesel Fiziki Plan ve İmar Planı ile geçilebileceğini kaydeden Çevre Mühendisi Nilden Bektaş, “fakat çok daha önemli bir konu var” diyerek, sözlerine şöyle devam etti: “Fakat çok daha önemli bir konu var ki, o da yasaları uygulayacak siyasi iradenin olması koşuludur. Ülkemizde 55/89 sayılı İmar Yasası vardır. Yasa bize Ülkesel Fiziki Planın ve İmar Planlarının hazırlanması gerektiğini emreder. Fakat aradan geçen 25 yılın ardından Ülkesel Fiziki Plan hazırlanmış, İmar Planları ise Lefkoşa İmar Planı ve Girne Liman bölgesini kapsayan plan dışında hiçbir bölgede imar hazırlanmamıştır. Maalesef yasa yapmak sorunu tam anlamıyla çözmeye yetmiyor. Yasanın gereklerini yerine getirecek siyasi irade de gerekiyor.” 

“Planın varlığından habersiz olan siyasilerimiz vardır”
Ülkesel fiziki planın ülkemiz için çok önemli olduğuna dikkat çeken Bektaş, “çünkü yasada tanımlandığı gibi;  ülkesel düzeyde sektörel hedef ve yatırımlar dikkate alınarak, düzenli gelişmeyi özendirmek ve denetlemek; nüfus yerleştirilmesi ve yoğunlaşması; sanayi, ticaret, turizm, ulaşım, altyapı, kamu ve sosyal servisler ve tarım ile ilgili genel politikalar ile özellikli sosyal, kültürel, tarihsel, mimari önemi olan bölgeleri belirlemek amacı ile yapılır. Bu plan, 2 sene önce tamamlandı ve Bakanlar Kurulu onayı ile yürürlüğe girdi, ancak ne yazık ki şu an ülkemizde imar ile bir karar alındığında bu plandan faydalanılmıyor, hatta ben eminim ki bu planın varlığından habersiz olan siyasilerimiz mevcuttur” dedi.

“Yasa tanımama had safhada”
Bu yılın başında alınan ‘talihsiz’ bir kararın alındığını dile getiren Bektaş,  yaklaşık 600 dönüm orman arazisinin bir şirkete önce turistik tesis yapması amacıyla, daha sonra da ağaçlandırma (!) faaliyeti yapması amacıyla kiralandığını hatırlattı. “Bu karar hem Orman Yasasına, hem bölgedeki emirname kurallarına, hem Anayasamıza, hem Turizm Gelişim Yasasına, hem de Ülkesel Fiziki Plana aykırıydı, fakat ne yazık ki kiralama işlemi yasa tanımaz bir şekilde gerçekleştirildi” diyen Bektaş, “Bölge mukayeseli üstünlükleri oluşturan değerlendirilmemiş hassas ve kırılgan doğal çevre, tarihi ve kültürel miras potansiyelini korumak ve bölgenin kalkınmasında değer kazandırmak emredilirken bu kadar önemli bir alan hiç bir şekilde tanınmayan bir şirkete verildi. Ülkenin bir çok bölgesinde de bu tür yasa tanımaz uygulamalar ne yazık ki devam etmektedir. Bizler önce eksik yasa ve tüzüklerimizi oluşturmalı, yasayı denetleyecek mekanizmayı kurmalı ve mutlak suretle uygulamalıyız” ifadelerini kullandı. 

Emirnameler konusu...
Çevre Mühendisi Nilden Bektaş, “Bir de emirname gerçeği var” diyerek, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Emirnameler, hızla gelişen bölgeler için bir sınırlama ve yapılaşmayı durdurma amacı taşır. Yani bir bölge çok gelişiyorsa hemen bir imar planı çıkarmanız güçtür, bu nedenle hızlı bir düzenleme yaparsınız ve yapılaşmayı durdurursunuz. Buradaki amaç, imar planı hazırlamak için süre kazanmaktır. Bu sürede çeşitli kesimlerin, halkın görüşlerini de toplarsınız ve uzman bir ekiple imar planı hazırlarsınız. Fakat bizde 15 yıldır yürürlükte olan ve imar planı hazırlanmayan emirnameler vardır. Bu emirnameler de geceden sabaha değişebilmektedir. Emirnamelerin değiştirilmesi ya da kaldırılmasının önüne geçilmesi amacıyla artık yapılması gerekenler açıktır. Emirnamelerin imar planları ile detaylandırılması ve kalıcı ve imar planların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Plansız yapılaşmanın önüne ancak hazırlanabilecek İmar Planları ile geçilebilir. Güçlü bir siyasi iradenin de bu planları ve yasaları uygulaması elzemdir.”

Olguner’den ‘İmar Planı’ vurgusu...
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis üyesi Mimar Onur Olguner de geçtiğimiz yıl Ülkesel Fizik Planı’nın hazırlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlattı. Olguner, plan hazırlanırken KTMMOB'nin de bir komite kurarak ülkenin geleceğini belirleyen bu plan için raporlama yaptığını kaydetti. Kendisinin de içerisinde olduğu 5 kişilik komitede 55/88 İmar Yasasının düzenlenmesinin de öneriler arasında olduğunu kaydeden Olguner, kentlerin plansız kalmasının en büyük sebeplerinden birinin İmar Yasası olduğunu söyledi. 

Olguner: Emirnameler kısa süreli müdahaleler olmaktan çıktı
Olguner, konuyla ilgili sözlerine şöyle devam etti: “Dünyadaki örneklerinin aksine bu yasa tüm adanın imar planı yapma yetkisini yerel yönetimlerden alarak merkezi hükümet altındaki küçücük bir daireye bağlar. Durum böyle olunca da, imar yasası yürürlüğe geçtiği 1989 tarihinden itibaren 28 yıl içinde bir tane imar planını sıfırdan hazırlamayı başaramaz. Unutulmamalıdır ki Lefkoşa İmar Planı, imar yasası öncesinde iki toplumlu hazırlanan bir plandır. Ülkenin tüm imar planlarını hazırlamaya insan gücü ve kaynağı olmayan bu yasa fiilen on yıllardır 55/89 Emirname Yasası olarak işlemektedir. Emirnameler ise kısa süreli müdahaleler olmaktan çıkıp, plansız kentlerin çarpık planlarına dönüşmüşlerdir. Dahası yetki belediye meclisleri gibi çoğul demokraside değil de, tek bir bakanlığın elinde olduğu için de Şehir Planlama Dairesi her zaman noktasal müdahalelere maruz kalmıştır.

Planlama yetkisi yerel yönetimlere verilmelidir
Lefkoşa Türk Belediyesi Meclis üyesi Mimar Olguner bu aşamada yapılması gerekenin dünyanın modern ülkelerine bakarak, şehirsel ölçekte planlama yetkisini yerel yönetimlere devretmek olduğunu kaydetti. “Buna ek olarak plansız yapılaşmayı önleyecek hamur sistemi, imar bonusları ve planlama makamının denetimi gibi konular acilen devreye girmelidir” diyen Olguner, bu sistemlerin detaylarının, KTMMOB tarafından hazırlanan raporda İçişleri Bakanlığı’na sunulduğunu söyledi. Olguner, niyet olduğu takdirde devletin bu rapordan birçok ipucu çıkarabileceğini sözlerine ekledi.

Güncelleme Tarihi: 21 Mayıs 2017, 11:56
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner474