banner564

Rumların fikri değişirse

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs'ın güneyi için de kuzeyi için de hayat demek olan suyun çözüme vesile olabileceğini belirtti

Rumların fikri değişirse
banner598

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Anadolu Ajansı’na (AA) Kıbrıs sorununda yürütülen müzakereler ve son Ankara ziyareti hakkında açıklama yaptı.

AA’nın sorularını yanıtlayan Eroğlu, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Yunan mevkidaşı ile görüşmesi sırasında gündeme gelen KKTC'den bir temsilcinin Atina'yı ziyaret ederken Rum kesiminden bir temsilcinin de Ankara'ya geleceği şeklindeki "çapraz ziyaretlerin", müzakerelere başlanamaması sebebiyle yapılamadığını belirtti.

Müzakerelere başlamak için Rum yönetimi tarafından ortak açıklama şartının gündeme getirildiğini hatırlatan Eroğlu, süreç hakkında şunları söyledi:

“Eylül ayında, (Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis) 'Ben müzakerelere başlamak için ortak metin üzerinde anlaşmayı istiyorum' dedi ve ilk açıklama metni Downer tarafından yapıldı. Ufak tefek değişikliklerle biz bunu kabul ettik. Rum tarafı reddedince ortak açıklama metinleri gidip gelmeye başladı. Biz en son özellikle Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin de önerilerini dikkate alarak iki açıklama yaptık. Birisi Sayın Davutoğlu Kıbrıs'a gelmeden önce yapmış olduğumuz ortak açıklama metni. BM'nin onay vermiş olmasına rağmen, hatta BM yetkilileri özellikle Sayın Downer ve anayasa uzmanın da önerisi doğrultusunda hazırladığımız metin Rum tarafından gene reddedildi. Bu defa biz Sayın Davutoğlu'nun Kıbrıs'a gelişiyle birlikte üzerinde hassasiyetle durduklarını bildiğimiz egemenlik konusunda bir adım atarak bir ortak açıklama metni sunduk. Bu ortak açıklama metnini ABD Büyükelçisi, İngiliz Yüksek Komiseri, hatta Yunanistan'ın dahi benimsediğini söyleyebilirim ama Rum yönetimi bu mektubu, bu ortak açıklama metnini aldıktan sonra maalesef üç beş gün sonra bir başka kağıtla karşımıza çıktı. Şimdi o noktadayız. Şimdi bunun son bir metin olduğunu açık ve net bir şekilde BM yetkililerine bildirdik ki, onların da onayladığı bir metin olduğu için onlar da bize bu konuda haklılık verdi.”

 

Downer’in raporu...

Ortak açıklama metni konusunda Rum tarafının tartışmayı devam ettirme düşüncesinde olduğunu ifade eden Eroğlu, Downer'in yaşanan tıkanıklığı BM Güvenlik Konseyi'ne taşıyacağı yönündeki iddiaları nasıl değerlendirdiği sorusuna ise Downer'in Kıbrıs'taki BM misyonu ile istişarelerden sonra BM Güvenlik Konseyi'ne bir raporla düşüncelerini aktarmasını bekledikleri yanıtını verdi.

Eroğlu, söz konusu raporla ilgili şunları söyledi:

“Biz bugüne kadar gerek BM yetkililerinin gerekse konuyla ilgili devletlerin de onayladığı bir öneri sunduk, 'bunu artık Rum tarafı reddedemez' dedikleri önerimizi 14 Aralık tarihinde sunduk. Reddeden taraf Rum tarafı olduğu için bizim lehimize bir rapor yazılması beklentisi içerisindeyiz ama öyle bir rapor çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum. Biliyorsunuz Güvenlik Konseyi'nde Rumları şiddetle destekleyen Rusya, Çin ve Fransa var. Yani Genel Sekreter'in, raporu, biz Genel Sekreter'le yapmış olduğumuz telefon görüşmesinde, 'Lütfen raporunuzu objektif olarak hazırlayınız ve Güvenlik Konseyi'ne o şekilde gönderiniz' demiş olmamıza rağmen Rusya'nın veto etme ihtimaline karşı daha değişik bir düşünce içerisinde hazırlayabilir diye endişelerimiz var. Yani ne sütlüye, ne yağlıya dokunmayan bir rapor da yazabilirler. Güvenlik Konseyi'nden nasıl bir karar çıkar onu bilemem ama gerçekleri ifade eden bir rapor hazırlarsa, Güvenlik Konseyi de gerçekleri genel sekreterin ağzından, raporundan öğrenmiş olur diye düşünüyorum.”

 

Rumların Downer’e baskısı tuttu

Rum tarafının bir "taktik" olarak Downer'i sürekli taraf tutmakla suçlayarak etki altına aldığını dile getiren Eroğlu, Downer'in tarafsız davranma çabasıyla "Rumların lehine bir tavır içerisine girdiğini" rahatlıkla söyleyebileceğini belirtti. Eroğlu, "Biz bu güne kadar Sayın Downer hakkında herhangi bir yorum yapmadık. 'Rum tarafını destekler, şunu yapar, bunu yapar' gibilerinden yorumlar da yapmadık ve bunu kendisine de söyledik. Yani 'Rum tarafı size bağırıp çağırıyor, gazetelerde manşetlere isminizi taşıyor, Genel Sekreter'e mektuplar yazarak sizi istemediklerini söylüyorlar. Biz de bağırabiliriz, biz de gazetelere yazı yazdırabilir, biz de BM Genel Sekreteri'ne mektup yazabiliriz ama biz bir anlaşma niyetinde olduğumuz için ve karşılıklı saygı içerisinde bu görüşmeleri sürdürdüğümüz için böyle bir düşünce içerisine girmedik. Dolayısıyla tarafsızlığınızı yitirmeye başladığınızı doğrusu ben de düşünmeye başladım' şeklinde son görüşmemizde kendisini uyarmıştım" diye konuştu.

 

 “Anastasiadis DİKO’ya taahhüt verdi”

Eroğlu, seçim döneminde çözüm yanlısı bir tablo çizdiği öne sürülen Rum lider Anastasiadis'in seçilmesinin üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen neden görüşmelere başlanamadığı sorusuna, Anastasiadis hakkında Kıbrıs'la ilgili ülkeler tarafından "yanlış yorumlar" yapıldığına işaret ederek şunları belirtti:

"Anastasiadis, biliyorsunuz 24 Nisan 2004'te referanduma sunulan Annan Planı'na evet demişti ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, aday olduktan sonra bütün seçim kampanyası boyunca Annan Planı'nın karşısında olduğunu, "Ellenizm'in yüzde 75 oy oranıyla reddettiği bir plan benim gündemimde yoktur' diyerek, ortak arayış içerisinde DİKO'yla (Demokrat Parti) ortaklık kurdu ve DİKO'ya Annan Planı'nı kesinlikle reddettiği taahhüdünü verdi. Seçildikten sonra bunu Ulusal Konsey'e taahhüt şeklinde mektuplarla vermiştir. Dolayısıyla seçimlerde bir anlaşmadan ziyade, kendi halkının menfaatlerini hep ön plana çıkararak konuşmalar yapmıştır. 'Türkiye'den gelenler tümüyle geri dönecek, Türkiye'nin bir tek askeri Kıbrıs'ta kalmayacak, hatta geçen gün vermiş olduğu beyanatta da 'Ben öyle bir anlaşma yapacağım ki Rum halkı reddetmesin, Rum halkının tekrar reddedeceği bir anlaşma Kıbrıs'ta hem Türk askerin kalıcılığını hem de iki devletin kalıcılığını sağlar' demiştir."

 

 

“Anlaşma yönünde samimi bir istek yok”

Eroğlu, Kıbrıs çevresinde bulunan doğalgaz yataklarının Kıbrıs sorununun çözümüne katkısı konusunda şunları söyledi:

"Doğalgazın çıkmasıyla biz değil de daha ziyade Kıbrıs'la ilgili ülkeler Rum tarafını bir anlaşmaya Onbahis daha da yakınlaştıracağı düşüncesi içine girmişlerdi. Bana da sorduklarında mantıklı düşünürseniz böyle olması gerekir ama bazen bu gibi ekonomik sorunlar, çünkü büyük bir ekonomik sorunla boğuşuyorlar, bir de gaz olayı var. 'Bu iki olay Rumların milli duygularını daha da yükseltebilir ve ümit edilen anlaşma olmayabilir' şeklinde yorumlarım olmuştu. Şu anda gördüğüm kadarıyla Güney'de anlaşma yönünde samimi bir istek yok."

 

“Kriz de çözüme yaklaştırmadı”

Eroğlu, Rum tarafının yaşadığı ekonomik krizin Türk tarafın elini güçlendirdiği yönündeki soruya ise "Pek bize etkisi olmadı, menfi veya müspet etkisi olmamıştır" diye cevap verdi. "Ama bizim düzeyimizin de altına inmeleri tabii ki bizim elimizi dolaylı olarak güçlendirdi. Biliyorsunuz Rum'un ekonomisi bizden oldukça yüksekti ve 'Bu kadar güçlü ekonomi varken niye anlaşalım' diyorlardı o zaman. Şimdi: 'Böyle ekonomik sorunlarla boğuştuğu zaman niye gidip Türklere taviz verelim'. Dolayısıyla güçlü oldukları zaman da bunu çözüm aleyhine kullandılar. Ekonomik düşüşe geçtikleri zaman yine bunu çözümün aleyhine kullanıyorlar."

 

“Rumlara 'barış suyu'nu önerdik, önereceğiz”

Eroğlu, Türkiye'den borularla KKTC'ye sulama ve içme suyu aktarılmasını sağlayacak "Barış Suyu Projesi" hakkında da projenin, siyasete girdiği 1976 yılından beri hayali olduğunu aktardı. "O zamandan bu su projesi hep gündemimizde olmuştur" diyen Eroğlu, "Ama çok şükür AK Parti döneminde, Sayın Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs'ı ziyaretinde yapılan bir toplantıda 'Bu su akacak' şeklinde bir taahhüt bulunmuştu. Bildiğim kadarıyla 7 mart 2014'te su baraja akmaya başlayacak" dedi.

Eroğlu, projenin Kıbrıs sorununun çözümüne katkısı konusunda şu değerlendirmede bulundu:

"Su bizim için çok stratejik bir maddedir. Kıbrıs'ın güneyi için de kuzeyi için de su hayat demektir. Bizim yer altı kaynaklarımızın büyük bir kısmı tuzlanmıştı. Özellikle Güney'de de su sorunu vardı. Güney'de özellikle lüks oteller ki - epeyce lüks otel vardır - deniz suyunu arıtmakla içme suyu tedarik etmektedir ki, bu da çevreyi bozar biliyorsunuz. Onun için biz Rumlara bu suyu önerdik, önereceğiz. Bugün için hayır diyenler gelecek sene için aynı düşünce içerisinde olmayabilirler. Bu iki halkı, iki devleti yakınlaştırması bakımından, belki anlaşmaya olanak yaratması bakımından önemli olur diye düşünüyoruz."

Güncelleme Tarihi: 19 Ocak 2014, 12:29
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner474