banner564

Tıkanıklığın nedeni  ‘Siyasi eşitlik’

Rum gazetesine konuşan Akıncı, referans şartlarında uzlaşının zor olduğunu söyledi

Tıkanıklığın nedeni  ‘Siyasi eşitlik’
banner598

  Haftalık yayınlanan “Kathimerini” gazetesi dünkü sayısında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yla gerçekleştirilen bir söyleşiye yer verdi ve Akıncı’nın “referans şartlarında uzlaşıya varılmasının çok zor olduğunu” söylediğini yazdı.
   Cumhurbaşkanı Akıncı’nın söyleşisi “Referans Şartlarında Uzlaşı Çok Zor – Kıbrıs Rum Tarafı Siyasi Eşitlik Tutumunda Israr Ettiği Sürece Bizim Geri Adım Atmamız Söz Konusu Olamaz” başlıkları altında, soru-cevap şeklinde gazetede yer aldı:

    Soru: Müzakerelerde gelinen noktada Kıbrıs Türk tarafı açısından esas tıkanıklığın siyasi eşitlik konusunda yaşandığı gözlemleniyor. Kıbrıs Rum tarafının ve yabancı kamuoyunun aydınlanması açısından bu konuyu biraz açar mısınız?
    Akıncı: Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitlikten anladığı BM parametrelerinde ifade edilenden başka bir şey değildir ve işin ilginç yanı, son zamanlara kadar bu konuda iki taraf arasında da mutabakat vardı. Anımsanacağı gibi BM parametrelerinde anlatılan siyasi eşitlik, tüm federal organlarda iki tarafın sayısal eşitliğini öngörmemekle beraber, her federal kurulda kararlara iki tarafın da etkin katılımını esas almaktadır. Burada söz konusu olan, bazı organlarda eşit sayının olacağı ama bazılarında olmayacağıdır. Örneğin senatoda, yüksek mahkemede, rekabet kurulunda, kamu hizmeti komisyonunda, vatandaşlıkların değerlendirileceği komitede iki taraftan eşit sayıda temsiliyet olacağı üzerinde mutabakat vardır. Bu ve benzeri kurullarda sorun yoktur. Ancak örneğin bakanlar kurulunda temsiliyetin 7’ye 4 şeklinde olacağı uzlaşılmıştır.

Soru: Bu noktada, sizin bakış açınızdan önemli olan unsur etkin katılımdır, öyle değil mi?
Akıncı: Eşit sayıda katılımın olmayacağı kurullarda, BM parametrelerinden biri olan kararlara etkin katılım nasıl olacaktır? Kararlara etkin katılım demek, her iki tarafın da kararlarda sadece söz değil, oy hakkının da bulunmasıdır. Kararlarda Kıbrıs Türk tarafının oy hakkının bulunması iki türlü söz konusu olabilir: Bu, ya bir veto hakkıyla sağlanır ya da Talat ve Hristofyas döneminden gelen kararlara her iki taraftan minimum bir olumlu oyun sağlanmasıyla elde edilebilir.
   Dış politika, güvenlik ve savunma alanlarında dönüşümlü görev yapacak olan başkan ve başkan yardımcısının birlikte karar verecekleri hususu üzerinde uzlaşma vardır. Yani kararlar konsensüsle alınacaktır. Bir olumlu oy ilkesi ise veto anlamında değil, katılım anlamındadır. Ve bir olumlu oy, minimumdur ve daha da aşağısı mümkün değildir. Bu kabul edilmediği takdirde, Kıbrıs Türk tarafının kararlara etkin katılımından bahsetmek mümkün olmaz.

Soru: Sizin bu noktadaki temel itirazınız nedir?
    Akıncı: Etkin katılım ilkesinin olmaması durumunda kararlar Rum tarafının basit çoğunluğunca alınır ve bu da federasyon değil üniter bir devlet anlamına gelir.
Bir olumlu oy ilkesini önce kabul edip şimdi ise reddeden Rum liderliğinin tavrının son derece yanlış olduğu kanaatindeyim. Çünkü bakanlar kurulundaki bir olumlu oy ilkesinin kabul edilip bu konuda mutabakat sağlandığı Crans Montana’da konferansın açılışındaki konuşmasında bizzat Sayın Anastasiadis tarafından dile getirilmişti. Şimdi bundan vazgeçilmiş olması, referans kavramlarında ilerleme sağlanmasını engelleyen önemli bir faktör durumuna gelmiştir. Çünkü bu, doğrudan Kıbrıslı Türklerin BM parametresi olan siyasi eşitliğini ilgilendirmektedir.
Soru: Kıbrıs Rum tarafının veto ile ilgili endişesi konusundaki düşünceniz nedir?
Akıncı: Bir olumlu oy ilkesi çerçevesinde devletin işlevsiz hale geleceği korkusu tamamen yersiz bir korkudur. Eğer genel olarak 2-1 oranında temsiliyet olacak olan federal kurullarda yer alan Kıbrıslı Türklerin tümü bir konuda olumsuz bir tavır içerisindeyse, bunun nedenleri üzerinde durmak, uzlaşma yollarını aramak gerekir. Halbuki siz buna dikkat etmez ve basit çoğunlukla tüm kararları almaya devam ederseniz, devlet asıl o zaman işlevsiz hale gelecektir. Çünkü bu tutum iki kurucu devletten birini ortak federal devlete karşı yabancılaşmaya itecektir.

Soru: Nikos Anstasiadis ile son temaslarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? İleriye dönük olarak olumlu mesajlar ve sinyaller alabildiniz mi? Desantralize konusunda kendisinden tatmin edici bilgiler aldınız mı?
Akıncı: Sayın Anastasiadis ile 26 Şubat’ta gerçekleştirdiğimiz buluşmada konuları iki başlıkta ele aldık. Güven artırıcı önlemlerle ilgili kamuoyuna yaptığımız açıklamaları biliyorsunuz. Elektrikte kalıcı bağlantı, cep telefonlarının her iki tarafta da çalışabilir olması, Rum ressamlara ait tabloların ve 1963 öncesi Kıbrıs yayın kurumundaki Kıbrıslı Türklere ait ses ve görüntülü eserlerin karşılıklı iadesi ve her iki tarafta da 9’ar adet mayın tarlasının temizlenmesi konusundaki kararlar, kuşkusuz ki olumlu bir gelişmedir. Şimdi biz Kıbrıs Türk tarafı olarak bunların ileriye götürülüp yaşam bulması için her türlü hazırlığı yapıyoruz.
Ümit ederim ki bu konularda Rum tarafında geri adımlar atılmaz. Esasen elektrik ve cep telefonlarıyla ilgili varılan mutabakat son 3.5 yıldır zaten masada olan çerçevedir. Ne yazık ki Kıbrıs Rum tarafı uzun süre bunları yaşama geçirmekte isteksizlik gösterdi. Şimdi vardığımız mutabakatlara sadık kalınarak gereğinin yapıldığını görmekten büyük memnuniyet duyacağımı ifade etmek isterim.

Soru: Desantralize federasyon konusunda size ne söylendi?
Akıncı: Görüşmenin ikinci bölümünün ana konusu desantralize federasyondu ve bu konuda Sayın Anastasiadis’in düşüncelerini dinledik. Bilineceği gibi Kıbrıs Türk tarafı olarak bizim kurucu devletlere daha fazla yetki bırakılması konusunda olumsuz bir yaklaşımımız hiçbir zaman olmadı. Yetkilerin daha çok merkezde toplanması görüşü Kıbrıs Rum tarafının görüşüydü. Şimdi bu konuda farklı bir noktaya gelinmişse, bunları iyi niyetle değerlendirmeye hazır olduğumuzu çeşitli defalar söyledim. Burada kilit unsur, merkeze sayısı azaltılmakla birlikte kalacak konularda kararların nasıl alınacağı meselesidir. O konudaki ayrılık maalesef devam etmektedir.

Soru: Yakın zamanda Kıbrıs açıklarında Kıbrıs Türk tarafının başlatacağı doğal gaz araştırmaları ile ilgili görüşünüz nedir? Doğal gaz konusundaki son gelişmeler sizleri endişelendiriyor mu?
Akıncı: Doğal gaz konusunda öteden beri şunu söylüyorum: Doğal gaz konusu ya Kıbrıs’ın iki toplumunun ve Türkiye de dahil bölge ülkelerinin bir işbirliği alanı olacak, ya da bir gerginlik ve çatışma nedeni haline gelecek. Defalarca belirttim ki ben birinciden yanayım. Eğer gerçekten yeterli bir zenginlik varsa, bu konuda her iki tarafın da hakkı olduğu kabul edildiğine göre, daha işin başından akılcı bir yolla bu süreci birlikte planlamak çok daha iyi olurdu. Kıbrıs Rum Yönetimi ne yazık ki bunu ısrarla reddetmiştir ve bu yönde ilerlemeye devam etmektedir.
Doğu Akdeniz’de Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’yi de enerji denklemi içinde görerek işbirliği potansiyeli büyük olan bu alanda herkesin kazançlı çıkabileceği yollar izlemek mümkündür ve aklın yolu da budur. Bu konuda uzlaşmak ve bir araya gelip paylaşmak yerine “bu benim egemenlik alanımdır ve bunu böyle bilir böyle yaparım” davranışları kaçınılmaz olarak Kıbrıslı Tükler ve Türkiye’yi de benzeri adımlar atmaya teşvik etmiştir. Bundan dolayıdır ki yakın gelecekte Türkiye’nin sondaj gemileriyle bölgede sondaja başlaması şaşırtıcı olmayacaktır.

Soru: Haziran sonrasında başlaması düşünülen müzakere sürecini nasıl bir takvim beklemektedir? 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar kalan dar takvimli süreçte çözüm mümkün olabilir mi?
Akıncı: Şu anda müzakere sürecinin başlayıp başlamayacağı bile ne yazık ki belli değildir. Şimdiki durumda, olumlu sonuç alınmasının yazık ki oldukça zor bir iş olacağı görünüyor. Bizim için siyasi eşitlik geri adım atılacak bir konu değildir ve Rum liderliği bu tutumda ısrar ettiği sürece uzlaşmak zor görünüyor.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473