banner564

İngiltere bankacılık konusunda neler yaptı?

KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemi gözden geçirilmeli (2)

İngiltere bankacılık konusunda neler yaptı?
banner598

Prof. Dr. Mete FERİDUN
Günümüzde en sıkı şekilde denetlenen bankacılık sistemine sahip ülkelerin başında gelen Birleşik Krallık, bu konuda diğer gelişmiş ülkelere de örnek teşkil etmekte ve uluslararası bankacılık standartlarının belirlenmesi konusunda önemli bir rol üstlenmektedir. Bunun nedeni Birleşik Krallık bankacılık sisteminin geçmişinin yüzyıllar öncesine dayanmakta olması kadar, 2007-2008 finansal krizinin ardından bu ülkedeki düzenleme ve denetim sisteminin yapısal olarak gözden geçirilmiş olmasıdır.
Özellikle son yıllarda Basel III düzenlemeleri neticesinde giderek sıkılaşan ihtiyati düzenlemelerin bir sonucu olarak bankaların sermaye yeterlilik rasyolarını karşılama veya kârlılıklarını yükseltme gibi kaygılarla müşterilerine adil davranmamaları, onları çeşitli şekillerde mağdur etmeleri - örneğin onlara risk profilleri veya ihtiyaçları ile örtüşmeyen finansal ürünler satmaları - gibi bir takım finansal davranış risklerinin (“financial conduct risk”) artış göstermesinden dolayı, Birleşik Krallıkta Bank of England bünyesindeki PRA ve özerk bir kurum olarak faaliyet göstermekte olan FCA, bankaların düzenleme ve denetim sistemi çerçevesinde ortak hareket etmektedir.
Öte yandan, son yıllarda FCA tarafından bankalara verilmekte olan ağır “finansal davranış cezalarının” bir sonucu olarak bankaların gelir-gider tablolarının ve bilançolarının olumsuz etkilemesi nedeniyle “finansal davranış riskleri”, bankaların ihtiyati denetiminin önemini daha da artırmış ve bu iki kurum Birleşik Krallık bankacılık sistemindeki risklere karşı tedbir alma konusundan daha koordineli bir şekilde hareket etmeye başlamıştır.
KKTC’ye dönecek olursak, yazımın başında kısaca değinmiş olduğum gibi, Covid-19 krizi sürecinde bankacılık sistemimize ilişkin olarak bir takım tepkiler gündeme gelmektedir. Krizin ilk günlerinde bankaların krediler konusunda müşterilerine nasıl bir kolaylık sağlayacağı ve özellikle kredi faiz ödemelerine ilişkin olarak nasıl bir uygulama gerçekleştireceğine dair kamuoyunda büyük bir belirsizlik yaşanmış, bu süreçte toplumumuzda kredi borcu bulunan kesimler, gerek sosyal medya üzerinden, gerekse de çeşitli televizyon programlara bağlanarak bankalara ilişkin bir takım ağır eleştiriler ortaya koymuştur.
İlerleyen günlerde ise, kamuoyuna genellikle “Bankalar Birliği’nin almış olduğu kararlar” olarak yansımış olan kararların - ki söz konusu kararların kamuoyunda bu şekilde algılanmış olmasının yaratmış olduğu soruna aşağıda değineceğim - uygulanma sürecinde de çeşitli tartışmalar gündeme gelmiş, kredi faiz ödemelerinin ertelenmesine ilişkin olarak alınan kararların kamuoyunda yanlış algılanmış olduğu kısa sürede ortaya çıkmıştır.
Alınan bu önemli kararların açıklanması sırasında, ya halkın anlayabileceği şekilde bir bilgilendirme yapılmamış olmasından, ya da kredi müşterilerinin kararları ümit ettikleri şekilde algılama eğilimde olmasından kaynaklanan bu yanlış anlama, kısa sürede birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Nitekim ilerleyen günlerde alınan kararların daha net anlaşılması ile birlikte bankaların erteleme döneminde faiz gelirlerinden vazgeçmeyerek faiz uygulamaya devam edecek olması, birçok kredi müşterisi açısından büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.
Öte yandan, bu süreçte söz konusu kararların farklı tarihlerde yürürlüğe girmiş olması, vatandaşlar tarafından çeşitli yanlış anlamalara sebep olurken, kredi ödemelerinin ötelenmesine ilişkin alınan kararlarla ilgili olarak bankaların birbirleriyle tutarlı olmayan uygulamalar gerçekleştirmekte olduğuna yönelik olarak da, haklı veya haksız, çeşitli tepkiler gündeme gelmiştir.
Nitekim, bu süreçte bankaların çeşitli vesileler ile birçok açıklama yapmış olduğu görülse de, kredilerin kendileri açısından bir maliyeti olduğunu izah etme, mevduatlara faiz ödemeye devam edecekleri 3 aylık erteleme süresince faiz almaya neden devam etmeleri gerektiğini müşterilerine anlatma ve kapatılan işyerlerinin finansal yönden desteklemesi için kurulan fona 100 milyon TL’lik bir kaynak aktarmış olduklarını (ve devlete 450 milyon TL civarında vergi ödemiş olduklarını) anlatabilme konusunda başarılı olamadıkları anlaşılmaktadır.
Ancak, görüldüğü kadarıyla bu sorun banka yöneticilerinin veya Bankalar Birliği’nin iletişim eksikliğinden veya kendilerini ifade edememiş olmalarından değil, gündeme gelen eleştirilere karşı kendilerini savunma görevinin bizzat kendilerine bırakılmış olmasından kaynaklanmıştır. Nitekim, bu yazıda vurgulamak istediğim en önemli konulardan biri budur.
Günümüzde, gelişmiş ülkelerinde bankacılık sektörüne ilişkin olarak makro düzeyde alınan kararların bizzat bankalar tarafından halka izah edilmeye çalışılması, eleştirilere banka yöneticilerinin yanıt vermek zorunda kalması ve bankalarla toplumun karşı karşıya getirilmesi sık rastlanılan bir durum değildir.
(Yarın: KKTC bankacılık düzenleme ve denetim sistemi nasıl düzenlenmeli?) 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473