banner564

TDP’nin vizyonu net

Özyiğit, Kıbrıs Türk varlığının sonsuza kadar, göç etmeden kendi öz yurdunda insanca yaşaması için mücadeleyi sürdüreceklerini belirtti

TDP’nin vizyonu net
banner598

 Tuğçe Ülkü AYDIN 

Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) Genel Başkanı Cemal Özyiğit, KKTC’nin kurulduğu haberini ilk nasıl duyduğunu, neler hatırladığını ve neler hissettiğini Türk Ajansı Kıbrıs’a anlattı.
Özyiğit şunları aktardı: “O günlerde, Cumhuriyet ilan edilmesi ile ilgili tartışmaların olduğunu biliyordum. Çünkü mesleğe başladığım günden itibaren, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası’na üyeydim. Dolayısıyla, hem sendika çevrelerinden, hem de basından gelişmeleri takip ediyordum. Ancak bu adımın ne zaman atılacağı ile ilgili net bir bilgi yoktu. Nitekim daha sonra öğrendik ki, 14 Kasım akşamı “karartma” uygulanmış ve konunun basına sızması engellenmişti. Sonuçta 15 Kasım sabahı ben her zamanki gibi saat 7.30 dolaylarında Yılmazköy’de görevli bulunduğum okula gitmiştim. Her zaman olduğu gibi, okulun yanından geçerek işe giden köylülerle sabah selamlaşmasını da yapıp saat 8.00’de zili çalıp derse başlamıştım. Okulda o dönemlerde; tek öğretmen olarak görev yapıyordum. Altı sınıf bir arada toplam 25-30 öğrenci vardı. Derse devam ediyordum. Takriben saat 9.00 civarıydı, çünkü henüz teneffüs zili çalmamıştı. Birden pencereden otobüslerin durduğunu ve sabah işe giden köylülerin geri geldiğini gördüm. Çocuklara “5 dakika sessiz çalışın, geliyorum” diyerek sınıftan çıkıp köylülerin yanına gittim. Orada ‘KKTC’nin ilan edildiğini ve her yer tatil’ duyurusunun yapıldığını öğrendim. Geri döndüm ve radyoyu açtım. O yıllarda yalnızca BRT vardı. Radyoda marşlar çalıyor ve anonslar yapılıyordu. Çocuklara dönüp eşyalarını toplamalarını ve evlerine gitmelerini söyledim. Gelişmeleri takip etmelerini ve okullar tekrar açılınca gelmelerini salık vererek onları evlerine gönderdim. Ben de çantamı alarak okulu kapattım ve köy kahvesine giderek “Cumhuriyet İlanı” ile ilgili köylülerle değerlendirmelerde bulunduk. Birkaç gün sonra okullar açıldı ve ben tekrar okuluma giderek öğrencilerimle eğitime kaldığımız yerden devam ettik.”

Türkiye ile karşılıklı saygıya dayalı ilişki
Özyiğit, çözüm olana kadar, kendi kararlarını kendisi alan, kurumlarını kendisi yöneten, ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilen, Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerde karşılıklı saygıya dayalı eşitler düzeyinde bir ilişki kuran bir yapıda, Atatürk’ün laiklik ilkesi başta olmak üzere, kendi inanç ve değerleriyle, kendi kültürel kimliğiyle Kıbrıslı Türk varlığının sonsuz kadar, göç etmeden kendi öz yurdunda insanca yaşaması için mücadelelerinin süreceğini söyledi. 
Özyiğit, temel hedefin Kıbrıslı Türklerin yeniden uluslararası hukukun içine girmesi olması gerektiğine dikkat çekerek, bunun Kıbrıslı Türklerin adadaki varlığını sağlamlaştıracağına inanç belirtti. 
Bunun da en olası yolunun Kıbrıs sorununa bulunacak çözümden geçtiğini vurgulayan Özyiğit, “Kabul etsek de, etmesek de bu küresel bir realite. Çözümün parametreleri de bellidir. Rauf Raif Denktaş döneminde başlayan ve 11 Şubat 2014 tarihinde Derviş Eroğlu-Nikos Anastasiadis arasında imzalanan ortak açıklama, iki toplum arasında varılan mutabakatlar ve son olarak 30 Haziran 2017 tarihli Guterres Çerçevesi temelinde dönüşümlü başkanlığı ve kararlara etkin katılımı içerecek iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı Federal çözüm. Aklın yolu birdir. Uluslararası camia tarafından kabul edilen yaklaşım da budur. Dolayısıyla bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi. 

 “Tanınmayan bir ülke olduk…”
 Hem içte, hem dışta arzu edinilen yere gelinip gelinmediği sorusuna da yanıt veren Cemal Özyiğit, KKTC’nin ilanından sonra Bangladeş ve Pakistan’ın ülkeyi tanımak istediğini,  ancak kabul edilmediğini, nedenini sorgulayanların ise o gün bugündür doğru dürüst bir yanıt alamadığını kaydetti. 
Özyiğit şöyle devam etti: 
“Sonuç olarak tanınmayan bir ülke olduk. Tek tanıyan Türkiye. Türkiye de bazı noktalarda tanımanın gereklerini yeterince yerine getirememektedir” dedi. 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner608

banner473