Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, müzakerelerde elde ettiği başarılardan dolayı büyük bir memnuniyet duyduğunu belirterek, 43 yıl sonra Türkiye’nin ilk defa Birleşmiş Milletler (BM) huzurunda garantileri ve ‘işgasl askerlerinin çekilmesini’ görüşmek zorunda kaldığını söyledi. Anastasiadis ayrıca Türk tarafının ilk defa harita sunduğunu belirterek, bunun başlangıç olduğunu ifade etti.

   Simerini gazetesine göre Anastasiadis şunları söyledi:

   “43 yıl sonra Türkiye’yi, BM Genel Sekreteri’nin önünde, uluslararası toplumun önünde 43 yıldır hatta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beridir kimsenin müzakere masasına geleceğini aklına getirmediği konuyu, yani vatanımızı özgür ve işgal askerlerinden kurtulmuş şekilde yeniden birleştirmenin tek yolu ve yöntemi olan garantileri, işgal askerlerinin çekilmesini görüşmek zorunda kaldığı, Kıbrıs’la ilgili bir konferansa getirmeyi başardık.

   İlk kez Türkiye tarafından, işgal kuvvetleri tarafından iade edilecek toprağı gösteren haritaların sunulması da başarıldı. Harita bizim beklentilerimize uymayabilir ancak bunun başlangıç haritası olduğuna inanıyorum çünkü bizi ayıran fark yüzde 1’i geçmiyor.”

Medyayı uyardı

   Anastasiadis, Rum Haber Ajansı’ndan (KİPE) 3 gazetecinin Kıbrıs sorununda yaptıkları haberler için ödüllendirilmesi amacıyla düzenlenen etkinlikte ise medyaya yönelik uyarılar yaptı.

   Anastasiadis, “medyadan, Kıbrıs sorununu takip ederken beklentilerimiz büyüktür, bu, eleştiri veya gazetecilik düzeyiyle ilgili ima değil, sadece ricadır. Çünkü özellikle vatanımızın geleceği söz konusudur ve kimse kendi görüşleri, algıları veya özel tercihleri ile ilave rötuşlar ekleyemez” dedi.

   “Kıbrıs müzakerelerinin mevcut durumunda olduğu gibi olgular hat safhaya geldiğinde, bir haberin sadece aktarılması değil, doğru ve zamanında aktarılması çok önemlidir” vurgusunu yapan Anastasiadis, etkinliğe katılan gazetecilerin büyük bölümünün Kıbrıs sorunuyla ilgilendiğini, siyasiler gibi gazetecilerin de yükünün ağır olduğunu vurguladı, şu uyarıda bulundu:

   “Habere duygusallık yüklenmesine gerek yoktur, çünkü (haberi) bozar. Mümkün olduğunca olduğu gibi verilecekse net ve öğretici olabilir. Diğer bir deyişle söylemek istediğim; bilgilendirmede ihtiraslar değil olduğu gibi gerçekler hakim olmalıdır.

   Unutmayalım, bu müzakere prosedürünün sonunda, bir çözüm planı netleştirmeyi başarabilirsek, son cevabı halk verecek. Muhtemel bir referandumda yapacakları tercihleri ile nihai belirleyici sözü vatandaşlar söyleyecek. Ancak verecekleri kararın, ulusal iyiliğimiz ve kamu yararımız açısından mümkün olduğunca iyi olması için olgularla ilgili görüntüyü şirinleştirmek veya şeytanlaştırmak değil, gerçek olguları mümkün olduğunca yüksek objektiflik ve soğukkanlılıkla sunmalıyız.”