banner564

‘Georgia on my mind’ı dinlerken düşündüklerim 

İsmet ESENYEL -yorum

‘Georgia on my mind’ı dinlerken düşündüklerim 
banner598

Her zaman yetmişli yılların çocuğu olmaktan gurur duydum. Benim ruhum yani. O yılların çılgın gibi gözüken ama ayakları yere basan bohem, renkli yaşantısı, giyilen capcanlı renkli desenli kıyafetler, kadınların cazibesi ve güzelliği, altmışlı yıllardan miras kalan özgürlükçü ruhu Ray Charles'ın altmışlı yıllarındaki şarkısında gizli. Vintage ama çok değerli plağın Akustik 70’li yılların Akai müzik setinde çıkardığı hışırtı, ayrıca Ray Charles buğulu sesinde bu yukarıda bahsettiğim her şeyin toplamı ve başka bir anlam kazanıyor sanki. 
Şarkıda bulduğum melodik huzur...
Özlediği Georgia eyaletinin bohem yaşantısını arayan Ray Charles gibi bende geçmişe, çocukluğumun geçtiği yetmişli yıllara doğru yolculuk yapıyorum. 
Aklıma ilkokulum geliyor, her şey daha siyah beyaz, yetmiş sekiz yılı daha altı, yedi yaşlarım. O zamanlar Güneyden göçen bir toplum, herkes memur olma derdinde değil, Cypfruvex (Cyprus Fruit Vegetable export) LTD için hınca hınç işçi dolu otobüsler orada çalışan işçileri köyümüze doldurup boşaltıyor. İnsanların yüzlerinde yorgun ama o mutlu tebessümü daha dünmüş gibi hatırlıyorum. Üzerinden nereden bakarsanız kırk yıldan fazla geçmiş. Benim annem ve babam Piskobu İngiliz Üslerinde çalıştıkları için onlar memur olmuş. Yani öyle devlete kapağı atayım, maaşımı alayım sevdası ile değil. Mesleklerini Güneyden getirmişler yani. O yıllar, saat beşte biten mesai sonrası herkes evlerine büyük bir huzur, geçim derdi olmadan, son derece maneviyatın çok olduğu çıkarsız bir dönemdi yaşanan. Devam edelim, Güzelyurt, daha Rum'dan miras kalan portakal bahçelerinin kurumaması ve diğer yerleşmiş düzen ve yaşantısı ile Lefkoşa, Girne’ye taş çıkarır durumda. Bir gün hatırlıyorum saymıştım Güzelyurt'ta düğünlerin yapıldığı bölgede en az yedi kapalı sinema tiyatro salonu, bir o kadar da yazlık sinemalar vardı. Ne büyük bir kültürel zenginlik vardı miras kalan anlayın... Şeherliler hafta sonu Omorfo Bandabuliyası’nda dolaşır, alış verişini yapar, öyle şehere dönerlerdi. Her şeyin en güzeli, tazesi, turfandası, ucuzu Güzelyurt'ta idi. 
En önemlisi de herkes kimin ne olduğunu bilir, yukarıdan, aşağıdan, yandan, sağdan, soldan bakmak olmadan büyük bir sosyal yardımlaşma vardı. Gelecek yılların, ama en önemlisi savaşın kimleri zengin, kimleri daha fakir edeceğinin hesap edilmediği yıllardı daha...
Dün gibi hatırlıyorum rahmetli Semiha Nenem 92 yılında vefat etmeden önce bile "Dur bakayım daha ne zaman gaçacayık gidelim yerimize" derken içerisinde o köyüne duyduğu özlemi ama inceden inceden de çaresizliğini haykırıyor gibiydi. 

Olmadı, olamadı, bir türlü de oldurulmadı 
Rum'dan kalan mirası, portakal bahçelerini, fabrikaları bir bir tüketen, elimizdeki sanayi holdingler, Meysu meyve suyu fabrikalarını bitiren, Plastik fabrikalarını yok eden, KTTİ (Kıbrıs Türk Turizm İşletmelerini içerisinde Dome Hotel, Saray Otel, Dorana Hotel, Mare Monte, Salamis Rebecca Hotel, Palm Beach) gibilerini sıfırlayan bir zihniyet özellikle Kuzey Kıbrıs'ta Federe Devleti terk edilip Cumhuriyet ilan edildikten sonra tüm bu varlıklar bir bir satıldı, yok edildi, heba oldu...
Bunlar bittikten sonra araziler, deniz kenarları, kıymetli bölgeler özellikle Annan Planından sonra milyon sterlinler karşılığında ona, buna, yabancıya satıldı, o satanların birçoğu da bu ülkeden sırra kadem bastı. Bu ülkede 74 öncesi mallara, mülklere kullanım hakkı vermeyip, tapu verirseniz sonunda olacağı da budur, bu insanları görürsen iki yaz. Neredeler mi? İngiltere'de, Kanada'da, Avusturalya'da ama yüzde yetmişi Anadolu'da... Şimdi sattıkları Rum arazilerinin paralarını bir güzel yemekle meşguller. Kendi çevremden en az on aile bu şekilde pılısını pırtısını toplayıp terk-i diyar eyledi. 

Müthiş bir devlet yönetme acizliği 

Her şey mi bu kadar acemice yönetilir ve insanımız bu kadar şimdi bu güzel ülkeden göç edilir pozisyona sokulur? Tebrik ederim gerçekten de başardık. Yok oluyor Kıbrıslı Türkler, başardık, kendi kendimizi bitiriyoruz. 
Bu üretken halk tıpkı Makarios’un 1977’de dediği gibi “Rum’un ganimeti Türklere yirmi yıl daha yeter, ondan sonra toprakları da satıp çoğu bu ülkeden gidecek…” Haklı mı, haksız mı!? Karar sizin. 
Aksini iddia edecek varsa çıksın hangi platformda olursa olsun, konuşalım, tartışalım, halkımız gerçekleri görsün. Esasta biliyorlar da, benim üzüntüm işlerine gelmiyor. Türkiye'deki siyasilerimizi de bu yalan siyasetlerine ortak ediyorlar. Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Hatta eksi, sıfırın altında. 
"Zaferler ekonomik zaferler ile taçlanır ise gerçek zafer olur" demiş Mustafa Kemal Atatürk. 
Ey güzel Allah'ım nereden nereye! 
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; ülkemizin en önde gelen sıkıntısı ekonomi ve işsizlik olmuş. Sağlığın bile önünde. 
Bu sonuçları iyi okumak lazım… Sağlığın ve eğitimin önüne geçen halkın geçim derdi öyle bir noktaya gelmiş durumda ki seçim, meçim hak getire.
Ancak; halkımızın büyük bir bölümü yarattığımız bu sistemin bir parçası olmuş durumda. Üretici yokluğa itilmiş, devletin Elektrik Kurumu, Telekomünikasyon Dairesi, Merkez Bankası borç içerisinde, maliyesi parasızlıktan açık bütçe ile 2022 senesini planlamaya çalışıyor... Sistemin büyük parçası halk 13. Maaş derdinde. Alkışlar hepinize. Göreceksiniz, pahalılık ve evlere düşen yoksulluktan her dakika söylenen halkımız, seçimlerde bu sistemin değişmesine yönelik gereken cevabı vermeyecek. Umarım yanılırım, inşallah yanılırım. Bizde konuşma çok, eylem yok. Halkımız sus pus. Seçim sonuçları aritmetiği değiştirir mi? Bekleyip göreceğiz. 
Bir diğer yandan en güvenilir kişi; Diyalog Medya Grubu Direktörü de Sevgili Büyüğümüz usta gazeteci sevgili Reşat Akar Abimiz seçildi. Ülkemizde keşke Reşat Abilerimiz gibi insanlar çoğalsa ve sadece gailesi "Memleket" olsa. 
Turizm ise halkın bu anketten anlaşılacağı üzere umurunda değil, sorun olarak görmüyor yani. Sadece yüzde biri bu ülkede turizm sıkıntısı var demiş. 
Ray Charles “Georgia on My Mind" söylüyor ise bende "Episkopi (Piskobu) on My Mind" söylerim, içim acıyarak. Ne olacak yani. O görmeden hayal ediyordu, onun için hep siyah varken renkli bir dünya hayal ediyordu. Benim için ise ülkem için renkli bir dünyadan siyah beyaza giden bir yolculuk var. 
Hayırlısı olsun inşallah... 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner474