banner564

Turizmde konuşacak veya yazacak ne kaldı?

İsmet ESENYEL- Yorum

Turizmde konuşacak veya yazacak ne kaldı?
banner598

Tam yedi yıl oluyor. Her hafta aralıksız turizm yazıları yazarak bir nebze de olsa halkımızın ve kıymetli okurlarımın turizm bilgisini kendimce artırmaya çalışıyorum.
Belki size biraz kolay gibi gelebilir her hafta bir şeyler yazmak ama benim gibi yazan için pek de öyle değil açıkçası.
Köşe yazısı yazmıyorum, yazamıyorum, kısa yazamıyorum, üç dört yüz kelime öz, ama kısa fikir yazamıyorum gerçekten. Keşke yazabilsem.
Ortalama bin kelime oluyor yazdıklarım, uzun, okuyanı belki de sıkan ancak belki bir akademisyen olduğumdan, konuları detaylı anlatıyorum.
Denedim kısa yazmaya, çok da sevmedim açıkçası...
Beni motive eden, siz kıymetli okurlarım, öğrencilerim, her kesimden insanımız oldu aslında.
"Çok detaylı, her şeyi, istediğimiz her bilgiyi turizm adına sizin yazdıklarınız bize çok iyi geliyor diye" bana söylenildiğinde o zaman da dünyalar benim oluyor. Yola böyle devam ediyorum akıl sağlığım el verdiği müddetçe, hiçbir maddi beklentim olmadan. Maneviyatı duygusu müthiş çünkü. Ama bugün kısa bir yazı olacak. 

Memlekette ne kaldı ki konuşacak?
Bu hafta gerçekten de zor bir haftayı geride bırakıyoruz.
Başta elektrik kesintileri, yakıt tükenmesi ve ihale süreci, KIB-TEK, buna göre tüp gaz fiyat artışı, insanların, sendikanın, çalışanların protestosu, iki haftadır gündemi meşgul eden pasaport olayı ve en sonunda iptal edilen pasaportlar. Üstüne üstlük, kabine içerisinde iptal edilen bazı pasaport sahiplerinin (siyasilerin) Güneyli komşulara giderek bu pasaportları uzatma çabaları, bazı hükümet ortaklarının bir birleri ile yazılı ve görsel medya önünde ağız dalaşmaları, kamuoyu önünde yaşandı.
Devam edecek olursam, Hükümetin en büyük ortağı olan UBP'nin kendi içerisinde kurultay hesaplaşmalarına istinaden parti başkanlığı kavgalarının kızıştığı, iptal edilen GÜYAP (Güvenlik Yapı Kooperatifi) arazisinin, parka dönüştürülmek istenmesi çabaları, Bafra ormanlık arazilerinin ortaya çıkan iddiaları, çözülemeyen asgari ücret meselesi, aşı konuları, artan vakalar, entübe edilen hasta sayıları ve daha buna benzer konular.
Hükümet o kadar çok yıpranmıştı ki adeta boks maçında her an nakavt olmayı bekleyen boksör misali beklemeye başlamış durumda. Ancak son yaşanan bana göre nakavt. 
Kanımca son darbeyi de kendi kendilerine vurdular.
İpi boyunlarına geçirip ayaklarının altından da masayı devirdiler.
Ne mi oldu? Ani bir karar ile ülke gündemine bomba gibi düşen olaya imza attılar.
Gittikçe yoksullaşan, fakirleşen halktan PCR ve antijen ücretlerinin ister aşılı, ister aşısız olsun kendilerinin yani vatandaşın kendisinin yapacağını "Bakanlar kurulu" kararı olarak halka duyurdular. 
Kendi içlerinde o kadar çok kutuplaşma yaşıyorlar ki, bir birilerinden haberleri yok. 
Sn. Başbakan "Maliye bakanı önergeyi getirdi, Bakanlar kurulu testlerin artık ücretli olmasını onayladı" dedi. 
Ortalık yangın yerine döndü. Sn. Sağlık Bakanı Ünal Üstel, "konu 15 gündür gündemdeydi, hep karşı çıktım. Benim bir vesile ile Türkiye'de oluşumu fırsat bilip bu önergeyi geçirdiler" dedi. 
Anlayacağınız, "kabul etmem için ültimatom verirlerse, halkın sağlığını ön planda tutarım, gerekirse evimde halkıma öyle hizmet ederim" diye de ekledi. 
Bu gidişle Eylül ayını iki gün sonra takvimin yaprakları gösterecek ve eğitim sektöründeki beklentilerin de karşılanmadığını göreceksiniz. Tehlike çanları eğitim ve öğretim sektöründe de çalacak ne yazık ki. 
Müthiş bir siyasi manevra ile Bakanlar Kurulu, sağlık bakanı arasında sözde ihtilaf varmış gibi, bir anda yaşanan yukarıda bahsettiğim tüm olumsuz olayları halka unutturdular. Önümüzdeki hafta ilk Bakanlar Kurulunda yapılan ücretli PCR ve antijen testleri ile ilgili açıklamaların yanlış anlaşıldığını, halkımızın ihtiyaçları yönünde kararı revize ettiklerini söyleyecekler. 
Bunu hep birlikte göreceğiz çünkü o bürokraside üç buçuk yıl zaman geçirdim, böyle olacağına da çok eminim. 

Turizm adına bir şey var mı? 

Size bu satırları yazarken inanın ki turizm adına bu hafta hiçbir şey kafamı meşgul etmedi. 
Niye etsin ki? Ortada hiçbir elle tutulur, gözle görülür, Kıbrıs Türkü’nün menfaatine bir şey yok ki. 
Keşke olsa da bu satırları yazarken gururla fikrimizi beyan edebilseydik. 
Aslında bir Pandemi süreci arkasına saklanarak stratejik planlama, organizasyon, eylem anlamında tüm kesimleri adeta şok eden bir yalnızlık politikasına ittiler. 
Girne Limanı’nın yıkılan mendireğini tamir edeceklerine (Ulaştırma Bakanlığı sorumluluk alanında) olduğu için dokunmadılar, sanki hükümet ayrı hükümet. 
Üstüne üstlük, Girne Liman’da altı yüz metrelik bir iskele yapacaklarını ilan ederek sözde Cruise gemilerinin adaya geleceğini, kruvaziye turizmi başlayacakları müjdesini verdiler. 
Bunun bir hayalden ibaret olduğunu bütün detayları ile geçen hafta yazmıştım. Uluslararası liman, Cruise rota anlaşmaları, altyapı eksiklikleri vs. 
İnsanımıza hayal satmaktan vazgeçin, turizm sektörünün çarklarının tekrardan dönmesi için gerçekçi adımlar atın inanın bu bile yeter. Gidişat 2022'yi bırakın bir yana 23 yılını bile tehlikeye sokar boyuta geldi. Ülke yalnızlığa itilmiş turizmci çaresiz. 
Turizm Hayattır. 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Çangar
Mehmet Çangar - 3 yıl Önce

Bravo İsmet KKTC inin içinde bulunduğu kötü durumu daha güzel Zah edemezdin???????????? yaşanan kötü durumu adeta bir fotoğraf gibi önümüze Serdin tekrardan seni kutlarım????????????

Ismet esenyel
Ismet esenyel @Mehmet Çangar - 3 yıl Önce

Çok tesekkür ederim Mehmet Çangar Abim

SIRADAKİ HABER

banner471

banner474