Çağrı PEKÖZ

Yetenek Sizsiniz yarışması ile tanıdığımız ve İsviçre’deki Eurovision seçmeleri ile adından söz ettiren genç yetenek Melis Bilen, tatil için yine Kıbrıs’ı tercih etti. 4 oktav koloratür soprano sesi ile dinleyenlerini büyüleyen ve gün geçtikçe hayran sayısını arttıran Melis Bilen ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

İsviçre’de birçok gazete beni favori gösterdi

Eurovision yarışması ile ilgili süreç nasıl geçti. Size haksızlık yapıldığına inanıyor musunuz ?                      

İsviçre Eurovision sürecini dış ülkelere açtı ve yurt dışından onları temsil edebilecek insanlardan beste kabul etti. Ben de kendi bestelerimden 5 tanesini yolladım. Hepsi farklı tarzlardaydı; r&b, pop, rock, elektronik ve latin. Farklı zevklere hitap edebilmek ve şansımı da arttırabilmek adına farklı tarzları kullanma fikrinin güzel olabileceğini düşündüm. Beş parça da ön elemeden geçti ve basın bana oldukça ilgi gösterdi.

   “20 Minuten” gazetesi benimle röportaj yaptı ve beni “Schweiz-Illustrate” gazetesi ile birlikte favori gösterdi. Tüm bu güzel olaylardan sonra bazı internet gazetelerinin okuyucu yorum kısmında ırkçı söylemlere rastladım. Bu söylemleri öne çıkaran muhafazakâr kesimin olayın üstüne gitmesi üzerine sanırım hakkım yenildi ve bir İsviçre vatandaşı seçildi.

Kendime sakladığım projelerim var

Eurovision’a katılmış olsaydınız neleri hedeflerdiniz ?

Benim hayalim dünya standartlarında müzik yapıp dünya çapında insanlara sunabilmektir. Bu yüzden Eurovision’a girişimde bulundum. Eğer başarabilseydim kafamda bir sürü projeler vardı. Bu projeleri uzun zamandır kendime saklıyorum çünkü doğru yapımcı ve doğru imkan ile buluştuğunda bu projeler çok güzel bir şekilde hayat bulabilir. Şu ana kadar bu fırsat hiç elime geçmedi. Fakat ilerde umarım böyle bir fırsatım olur.

Şu an müzikle ilgili çalışmalarınız nelerdir? Albüm hazırlığı var mı?

Yeni bir albüm çalışması içerisindeyim. İçerik olarak Eurovision’daki parçalarımdan sonra yabancı şarkılara ağırlık verdim, Güney Amerika’dan bayağı ilgi gördüğüm için ordaki Dj’ler ile ortak projeler yapmaya başladım; dolayısı ile bu şarkılar daha çok elektronik müzik türünde. Dünya müziğinin tınısı ile Türkiye müziğinin tınısı farklı olduğu için Türkiye için bu tınıya özel şarkılar yapıyorum.

Kıbrıs, kendi evim gibi, inanılmaz rahat

Kıbrıs sevdalısı olduğunuzu biliyoruz. Kıbrıs’ı sizde çekici kılan ne gibi özellikleridir?

Herşeyden önce Kıbrıs’ın bozulmamışlığı diyebiliriz. Kıbrıs’ın güzelliği sanırım ada oluşundan geliyor; diğer ülkelerden farklı, iklimi çok güzel, denizi çok güzel. Benim Kıbrıs’ı asıl sevme sebebimin ise Kıbrıs’ın insanları diye düşünüyorum. Çünkü insanları bozulmamış, çok iyi niyetli ve aşırı derecede misafirperver ve iyi kalpliler. Bunlar insanın içini ısıtan şeyler. Kıbrıs’ta kendimi evimde; inanılmaz rahat ve sıcak bir ortamda hissediyorum. Kıbrıs’ta maskeli dolaşmak zorunda kalmıyorsunuz, kendinizi daha rahat hissediyorsunuz. Görsel olarak ise Kıbrıs’ın doğasından büyüleniyorsunuz.

İlerde Kıbrıs’ta yaşamayı düşünüyormusunuz peki?

Sürekli olarak Kıbrıs’ta yaşamak zor; mutlaka bir metropol ile bağlantınızın olması lazım büyük projelerinizi devam ettirebilmek için. Buna rağmen Kıbrıs’ta kaçıp gelebileceğim, kendimi daha güvende ve izole hissedebileceğim denize nazır bir evim olsun isterdim.

Sahnede veya stüdyoda müzikle uğraşırken neler hissedersiniz?

Ben bu mesleğe aşığım. Sırf bu yüzden okuyarak 4 senemi verdiğim Endüstri Mühendisliğini bıraktım. Dört sene okuyorsunuz, belli bir maliyeti var, belli bir zaman harcanıyor, matematik problemleri ile boğuşuyorsunuz, bir sürü vize ve sınava giriyorsunuz, büyük şirketler ile çalışma hayalleriniz var ve bunların hepsini silip bir kenara atıyorsunuz.

   Sadece aşık olduğunuz mesleğe yönelebilecek kadar kendinizi cesur hissediyorsanız bu aşkın ve tutkunun kendisidir. Benim bu mesleğe olan aşkım sahneye çıktığım zaman beni, bir başka ben yapması. Bu ilahi bir boyuta ulaşmak gibi bir şey; şarkı söylerken ağlamanız, bir şarkı ile kendinizden geçip dans etmeniz ve sizi dinleyenleri dans ettirebilmek  bunların hepsi çok özel.

   Bence sanatçı olmak için sanatın içerisine tam olarak yayılabilmek, kanalize olmak ve evrenle bir bütüne dönüşebilmek önemli. Ben bu mesleğe aşığım, bunun daha ötesi yok. Bu Elif Şafak’ın romanında bahsettiği gibi bir aşk.