banner564

Yüksek öğretimde nereye koşuyoruz ?

Prof. Dr. İsmet Esenyel - yorum

Yüksek öğretimde nereye koşuyoruz ?
banner598

Tıpkı turizim sektörünün yakaladığı başarıları bir çırpıda nasıl kendi kaderine bırakmış durumda isek; yükseköğretimde de dolu dizgin amaçsızca hareket ediyoruz. Ülke genelinde, ayni bilinçsizlik ve duyarsızlık , vurdumduymazlık hakim ne yazık ki. 
Kimsesi bunun aksini iddia edemez. Ülke başarı gösterdiği bu iki endüstride, bunca ambargolar varken, bunca siyasi kulvarların, umursamazlıkları ve bilinçsizlikleri neticesinde özel sektörün ve veya hatta birkaç kişinin vizyonları sayesinde ortaya koydukları başarı öykülerinden müteakip; devlet yine iş bilmezliği ile zamanında alamadığı tedbirler ile ne yazık ki bu iki sektörün de hızla erimesine sadece seyirci kalıyor.
İster otelcilik sektöründe olsun, isterse yüksek öğretimde; özel müteşebbislerin ortaya koydukları riskler sonucunda elde edilen başarı öyküleri özellikle son beş yıldır; Pandemi etkisi ile de hızını artırdı ve kendi kaderlerine terk edilen bu iki sektör adeta sahip çıkılmayı beklemektedir. 

Sahip çıkmak nasıl olur ? 

Mutlak surette iş dünyasının içerisinden gelen ve her iki sektörde de alan tecrübesi olan, kendisini yetiştirmiş insan gücü desteğini de kendi bünyesine bir şekilde kazandırmış insanların çizdiği yol haritaları büyük önem arz etmekte. Teker teker bu insanları isimlerini de vermek bu sütunlarda daha önce özellikle tesis ettiğim bir ayrıcalıktı. Ancak makaleyi yazarken bu güzel insanların hiçbirine haksızlık etmemek adına kurum kuruluş ve isim vermekten kaçınacağım. 
Ne yazık ki bu insanların ortaya koyduğu dirayet, inanç bu iki sektördeki yükseliş karşısında devlet yetkili organları yine aciz kılmaktadır. 
Devlet-i Aliye’nin anlamsız hantallığı ve gelişen yeni dünyadaki açılımlara ayak uyduramamasından dolayı çağdışı  kalması ülkeyi adeta  bu anlamda elini, kolunu bağlamıştır... Her güzel şey gibi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti coğrafyasında başarıya ulaşan bu iki sektör de ne yazıkki sahip çıkılmaz ise çok yakın bir gelecekte şüphesiz özelde Kıbrıs Türk Halkı; genelde ise  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olacaktır. Belki güneyli komşular ve üniversiteleri yavaş yavaş büyümekte ancak kalite olarak bizden bu sürece çok sonradan dahil olmalarına rağmen bizimle yarışır hale gelmişlerdir hatta bazıları toplam kalite anlamında bizden de ileridedir. 

Ortaya konan çarpan etkisi 

Ortalama bir hesap ile bu iki sektörün ortaya koyduğu ekonomi içerisindeki alt sektörleri besleme oranı doğrudan veya dolaylı olarak en az 40 sektörü beslemektedir. Hal böyle iken; ülke özellikle yazımız ana başlığı yükseköğretim olması vesilesiyle ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Taksicisinden restorantına, kafesine, kuaförüne, berberine, meyvecisi sebzecisine, hediyelik eşya satıcısından, bankacısına, evlerini ve diğer gayrimenkullerini kiralayan insanlara, tarihi kültürel yerlerinden, müzelerine, araba galerilerinden tutunda, yedek parça satıcılarına, yapı marketleri’nden, eczanelerine, hastanelerine ve özel kliniklerine, kasaplarından pastanelerine, otellerinden, clublarına , kırtasiyecilerine , diskolarına, dövizcilerinden, kripto para bozucularına, plaj işletmelerinden, teknoloji marketlerine kadar koydukları katkı ve katma değer ilk aklıma gelen sektörler ve iş alanları. 
Daha üç dört yıl öncesine kadar ülkede bulunan yabancı öğrenci sayısı 100.000’leri aşar pozisyonda ve bu rakam ile övünürken şimdilerde ülkede gerçekten üniversitelere kayıtlı öğrenci sayısı 70 bini geçmemektedir. Bu verdiğim rakam üniversitelerde aktif olarak derse giren öğrenci sayısını içermektedir. 
Diğer yandan ülkede sırf öğrenci kimliği ile herhangi bir üniversiteden bir öğrenci belgesi alarak burada kaçak olarak yaşam süren ne yazıkki öğrenci hüviyetinde olan ama öğrencilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlar gün geçtikçe de çoğalmaktadır. Bu insanlar adada toplumun ve özellikle burada çok fazla gürültü patırtı içerisinde, illegalite bulaşmamış insanlar; topluluğumuzun ciddi tepkisini çekmekte ve günden güne bu insanların gerek kamusal düzene gerekse ülkenin dinamikleri ile yaşamsal süreçlerini koydukları zarar ne yazıkki görsel ve yazılı manşetlerden de inmemektedir .
Hal böyle olunca, günden güne halkın içerisindeki tepkiler de tavan yapmıştır . Bu insanlara karşı gerek can ve mal kayıplarına sebebiyet verdiklerinden dolayı gerekse ülke içerisinde yaşayan halklardan daha fazla sayısal anlamda da geliyor oluşları büyük bir tepkiye sebebiyet vermektedir. Burada yapılması gereken, şüphesiz atılması elzem olan önemli adımlar vardır.

Devletin yapması gereken nedir ? 

Ülkede 21, 22 üniversitenin rektör ve rektör yardımcıları, öğrenci işleri daire başkanılıkları, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖDAK, İçişleri Bakanlığı yetkilileri, muhaceret birimleri, adada öğrenci temini ve kabullerini ayrıca dönemsel bazda bu öğrencilerin aktif öğrenci olup olmadıklarını çözmek zorundadır. Eğer değiller ise fazladan müteakip sömestre de kaçak durumuna düşürülerek deport (sınırdışı) edilmelerine olanak sağlayacak yasal işleyişi derhal çözmek zorundadır. Gerekirse apartman apartman, ev ev, daire daire denetimler yapılacak ve ikamet edilen öğrenci adresleri kontrol edilecektir. 
Tüm üniversitelerde kural aynıdır. Herhangi bir derse katılmayan öğrenci beş hafta sonunda artık öğrenci hüviyetini kaybetmiştir. Konu bu kadar basittir. Örnek verecek olursam İskoçya’da ders kaydı yapan bir öğrenci eğer ki dersine iki hafta arkaarkaya girmez ise öğrenci işleri tarafından uyarılmakta ve bu bunun devam etmesi sonucunda en yakın polis karakoluna müracaat etmesi istenmekte ve gerekçelerini açıklamak zorundadır. Bir dönemde eğer bu tekrarlanırsa öğrenciyi sorgusuz sualsiz kaçak durumuna düşmektedir. Denetim ancak böyle sağlanabilir. Ayni Türkiye’de olduğu gibi kolluk kuvvetlerden, polisten yardım istenecek, bu anlamda süratle huzur tekrardan sağlanmalıdır. Birkaç kez Milli  Eğitim Bakanlığı bünyesinde, şahsımın da katıldığı bu doğrultuda yapılan toplantılar sonucunda etkin bir karar mekanizması oluşturulmamış, alınan kararlar bir türlü sürdürülebilir bir hal almamıştır. Atılacak olan adımlar, geçirilecek olan yasa ve tüzükler mutlak bir etkin denetim mekanizması ile kontrol edilmeli ve bu ülkenin “üniversiteler adaya kaçak insan gücü sokuyor” imajından üniversiteleri kurtarmak zorundadır. İşlerini güçlerini 24 saat bu ülkenin yüksek öğretimine adayan, KKTC imajını sınır dışına müthiş bir ayrıcalıklı yansıtan çoğu üniversitelerin üniversitelerin üzerinde adeta bu anlamda sürülen kara lekeler de hızlıca giderilmelidir. Daha da ileriye gideyim, bu anlamda üniversitelere öğrenci sokmaya çalışan, öğrenci temin eden temsilcilerin de süratle adadan dünyanın başka bir yerine mutlak surette gönderilmeleri bütün üniversitelerin ortak prensipleri olmalıdır.

Üniversitelerce yapılan hatalar var mı? 

 “O üniversiteye götürme benim üniversiteme getir, diğer üniversitenin verdiği öğrenci başı komisyondan fazlasını vereyim bizimle çalış”  anlayışından da bazı Üniversitelerin de samimi bir şekilde uzaklaşması gerekmektedir. “Herkes şunu bilmelidir ki, bu adanın marka değeri eğitim sektöründe yüksek öğrenim de elde edilen başarıların günümüze kadar gelmesi ile çoğalmıştır. Bir diğer yandan da şunu bilelim ki, güneyli komşularımızdan tutunda Türkiye’de bu anlamda rekabet gittikçe artmakta ve ülkemize sanki “başka gidecek yeriniz yok bize mecbursunuz” felsefesinden de Devleti Ali’ye tarafından gittikçe uzaklaşmamız gerekmektedir. 
Rekabet artık müthiş derecede hem özel hem vakıf üniversitelerini gittikçe zorlamaktadır. 

Halkımız daha bilinçli olmalı 

Ön yargılardan gittikçe uzaklaşmalı, adamızda okumak maksadı ile gelen hala daha ciddi oranda Afrikalının, Pakistanlının, Sudanlının, İranlının, Ürdünlünün, Iraklının, Kazakistanlının, Belarus’un, Rus’un olduğunu unutmayalım. Bir diğer yandan; gelen her öğrenciye potansiyel suçlu muamelesinden bu ülke insanının algısının da değişmesi gerekli. Ne yazık ki yaşanılan narko ve kriminal olaylar ülke olarak marka değerinin bozulmasına ve imaj kaybına sebebiyet vermektedir. Devlet  tarafından ele alınmayan güncel YÖDAK yasası, mecliste bekleyen KÜB (Kıbrıs Üniversiteler Birliği)  Yasası, Eğitim ile ilgili açılımların dikkate alınmaması, ülkemizi bu anlamda zora sokmaktadır. 
Kısaca nereye konuştuğumuz belli değildir. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Gazamız mübarek olsun. 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner474