banner564

Hiyeraşi bozulur

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Başbakan’ın Polis Genel Müdürlüğü için önerdiği Şenay Kebapçı ismini onaylamayacağını gerekçeleriyle birlikte yeniden açıkladı:

Hiyeraşi bozulur
banner598

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Ada TV’de önceki gün yayınlanan Gündeme Bakış-Özel programına konuk olarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Sorulan bir soru üzerine, Polis’in sivile bağlanmasının düşünüldüğünü ve bu konuda yasa hazırlandığını ifade eden Eroğlu, böyle bir niyet varsa önce bir sistemin kurulması gerektiğini söyledi.

Öncelikle hiyerarşiye önem verilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Eğer dıştan müdahale istemiyorsan, hiyerarşik düzen devam edecek. Polis’te bir Genel Müdür var. Buna ilaveten birinci ve ikinci yardımcılar var. Bir de ilçe polis komutanlığı var. Burada bilinmesi gereken, Genel Müdür emekli olduğu zaman birinci yardımcı, suçu yoksa, kusuru yoksa otomatik olarak müdür olur. Ardından kimin müdür olmasını istersen onu da birinci yardımcı yaparsın. Sıra bozulursa disiplin bozulur. En disiplinli kuruluşlarımızdan biri polistir diyoruz. Bu disiplini bozarsak güven duygusu azalır. Diyorlar ki Cumhurbaşkanlığını ilgilendirmez. Beni ilgilendirir. Ben Kıbrıs Türk halkının seçtiği cumhurbaşkanıyım. Hiyerarşinin bozulmasıyla ortaya çıkan uyumsuzluklar halkın güvenini ve güvensizliğini sarsacak” dedi.

 

“Halk adına hakkım var”

Eroğlu, kendisinin de bu gerekçeyle halk adına hakkı olduğunu düşündüğü için Başbakanla konuyu görüştüğünü anlatan şöyle devam etti:

“Başbakan daha bana fikrini söylemeden, bu hiyerarşik düzeni bozmamamız gerektiğini çünkü günün sonunda sivile yani başbakanlığa bağlamak istiyorsunuz dedim. Başbakan da düşüncesinin başka olduğunu söyledi. Bunun üzerine onaylamayacağımı söyledim. Hükümet Başbakanlığa bağlama düşüncesiyle bir yasa yapmıştır. Siyaset işin içine girer mi diye bir tartışma başlayacaktır tabi.”

 

“Türkiye ile farklı düşünmüyoruz”

Cumhurbaşkanı Eroğlu, “egemenlik” konusunda Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının farklı düşünmediğine dikkat çekti. Derviş Eroğlu, gerek Türkiye’de yaptığı temaslar sırasında, gerekse de Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın AB ülkeleriyle yaptığı görüşmelerdeki açıklamaların Kıbrıs Türk tarafının iradesine ters olmadığını vurgulayarak, ayak sürüyen tarafın Rumlar olduğunu söyledi.

Eroğlu. Kıbrıs Türk tarafının BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’ın hazırladığı ortak açıklama metinin kabul ettiğine dikkat çekti.

 

Ortak açıklamanın önemi

Eroğlu, “Ortak açıklamanın önemi ne? Bu ortak açıklama nerden çıktı?” sorusunu şöyle yanıt verdi:

“30 Mayıs gecesi, Ekim ayında başlayacağız şeklinde konuştuk. Anastasiadis Eylül ayında ise ortak açıklama olmadan müzakerelere başlamayacağını söyledi. Ve maalesef Sayın Downer’in de biraz esnek davranmasıyla ortak açıklama önerisini kabul etmiştir. Biz reddetmiş olsaydık müzakereleri reddeden ve engelleyen taraf pozisyonuna düşecektik. Bunun üzerine Downer’e ortak açıklama hazırlamasını söyledik ve hazırladığını da kabul ettik. Rum tarafı bunu reddetti. Ortak açıklama metnine zaten gerek yoktur. Müzakere masasında neyi görüşeceğimiz zaten belli. Nasıl bir çözüme ulaşacağımız BM parametrelerinde belli. Şimdi hedef bu ise masada da 6 başlık varsa yapılması gereken müzakere masasına oturup bunları sonuçlandırıp referanduma gitmektir. Ama maalesef uzlaşma niyetinde olmadıkları için ortak metin üzerinde 4 ay uğraşıp zaman kaybettik. Ortak metin derken, müzakere masasına oturmadan almak istediklerini bu şekilde yansıtmak istiyorlar. Biz de yeteri kadar esnek davrandık ama bütün önerilerimiz reddedildiği için şu an maalesef müzakerelere başlayamadık.

 

“Taraflar bu oyunu seyredip hatta çanak tutuyor”

“Zaman kazanmaya da çalışıyor. İlk seçildiğinde ekonomik sorunları bahane etti. Biz ona zaman tanıyacağımızı da söyledik. Ama hükümeti kurup çalışmalar başladıktan sonra esas görevin nedir? Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktır. Onun için de müzakereleri başlatmaktır. Şubat’ta seçilmişti. Nerdeyse 1 yıl oluyor. Senin ekonomik sorunun 3-5 yılda çözülecek bir sorun gibi görünmüyor. Dolayısıyla Kıbrıs Türk halkını da 3 sene, 5, sene ya da 10 sene müzakere masasına geleceksin beklentisi içine sokma hakkın yok. Ama maalesef bu oyun oynanıyor. Kıbrıs ile ilgili, bu sorunun çözülmesiyle ilgili taraflar da bu oyunu seyrediyor hatta çanak da tutuyorlar.”

 

“Burada iki ayrı egemen halk vardır”

Kıbrıs’taki üslerinin egemenliği üzerinde duran İngiltere Hükümeti’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ne tek egemenlik konusunda verdiği desteğin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Eroğlu şunları söyledi:

“Bizim self-determinasyon hakkımız olmasa, yani ayrı bir yapımız olmasa, ayrı bir halk olmasak bizi taraf olarak kabul etmeyip kararı alarak bize kabul ettireceklerdi. Demek ki burada iki ayrı egemen halk vardır. İngiliz üsler bölgesi, İngiltere üyeliğe girerken üsler AB’ye girmemiştir. Kıbrıs girerken de girmemiştir. Egemen İngiliz Üs Bölgesi olarak kalmıştır. İngiltere buradaki tapulu malların imarına izin verirken de bir kez daha üslerin egemen olduğunu hem bize kanıtlamaya çalışmıştır, hem de Rum tarafına göstermiştir. Elbette yeni bir ortaklık devleti kuracaksak bu iki egemen halk bu ortaklık devletini kuracaktır. Aksi taktirde bunun adı ortaklık olmaz. 1960’a dönelim şeklinde düşünenler olabilir. Ama bu, bizim varlığımızı reddetmek olur. Biz yeni bir ortaklık devleti arayışı içerindeyiz. Onun için tabi ki egemenlik önemlidir.

 

 “Gül’ün açıklamaları irademize ters değil”

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüşmesinde Kıbrıs konusuna değinirken, eğer bir çözüm olmazsa alternatiflerin gündeme geleceğini söylemesi konusundaki düşünceleri sorulan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Bir anlaşma arayışı içinde olduklarına ama bu anlaşma olmayacaksa alternatiflerin gündeme geleceğini” belirtti.

Al ver süreciyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan Eroğlu, al-verin müzakere masasıyla başlayabileceğini söyledi.

 

“Talat biraz fazla konuşuyor”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, ortak açıklamanın da gereksiz olduğuna inandığını ifade ederek, “Zaten Sayın Talat da bunu söyledi. Nihayet kendisiyle ortak bir noktada buluştuk” dedi.

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın bu konuda iki farklı açıklama yaptığının hatırlatılması üzerine Eroğlu şunları kaydetti:

“Şimdi her gün konuşursan, bir gün önce söylediğini bazen unutursun. Onun için Sayın Talat biraz fazla konuşuyor. Haftada üç gün televizyona çıkar. Haftada 4 gün de beyanat verirsen bir önceki programda söylediğini ertesi hafta unutabilirsin. Ama son söylediği noktadaysa doğru söylemiştir. Hakikatten ortak açıklama metnine hiç gerek yoktu. Başlıklar masada bellidir.”

 

 “Türkiye’nin garantörlüğü şart”

Rumların Türkiye’nin etkin garantisinin devamına karşı çıktıklarının, bununla ilgili bir meclis kararı aldıklarının anımsatılması üzerine Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi devam etmelidir. Biz bunu meclisimizden de geçirdik ama Rumlar da devam etmemesi yönünde karar geçirdiler. Biliyorsunuz, Annan Planı’nda Türkiye, sırf anlaşma olsun diye asker sayısını 650’ye kadar düşürmeyi kabul etmiştir. Ve her yıl da bunun tartışılmasını açık bırakmıştır. Bizim için Türkiye’nin garantisi geçerlidir. Burada asker sayısı düşer düşmez tartışması başka. Garantörlüğün devam etmesi ise bizim olmazsa olmazlarımızdandır.”

 

 

“Vatandaşın cebindeki çarşıya yansımayacak”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir açıklaması vardı. Kıbrıslı Türklerin 2004’tn eskiye göre çok daha iyi bir yerde olduğunu söyledi. Ama toplumda sanki bunu göremiyoruz. Sizce daha farklı neler yapılmalı” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Maalesef ekonomik sorunlar gittikçe büyüyor. Döviz sürekli yükselişte. Türkiye’nin bu duruma müdahale etmesi söz konusu. Bizim buna müdahale etmemiz söz konusu değil, çünkü Türk Lirası’nın kontrolü bizde değil. Mühim olan Türkiye’nin alacağı karardır. Sayın Başbakanla görüştüm. Ekipleriyle çalışma yapacaklarını söyledi. Umarım iyi sonuçlar alacak çalışma yaparlar. Eğer döviz bir ay daha yükselmeye devam ederse bize yansıması çok daha kötü olacak. Çünkü bizim ithalatımız Türkiye dışında hep dövizledir. Ya dolar ile ya da sterlinledir. O yüzden yansıması raflardan başlayacak. Vatandaşın cebindeki çarşıya yansımayacak. Bu defa sosyal sorunlar da ortaya çıkacak.”

Güncelleme Tarihi: 30 Ocak 2014, 03:21
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473