banner564

Büyük başarı

Dünyaca ünlü Forbes dergisi, Telekom öncüsü ve yaratıcısı olan Kıbrıslı Türk Fahri Diner’e geniş yer verdi

Büyük başarı
banner598

 Dünyaca ünlü Forbes dergisi ABD’de kurduğu Qtera adlı kablo şirketini bir yıl önce Kanadalı Nortel’e 3.2 milyar dolara satan Kıbrıslı Türk Fahri Diner’in yeni girişimlerine geniş yer verdi. 

   Forbes’in “Fahri Diner, İletişim Hizmet Sağlayıcıları ve Aboneleri için Dünya’nın ilk Hizmet Yazılım (SaaS) Deneyim Platformu olan Plume’u Yarattı” başlıklı yazısı şöyle:
Telekom öncüsü ve yatırımcısı olan Fahri Diner Wi-fi ile olan sorunları çözmek amacıyla yola çıktı ve öyle bir şirket inşa etti ki akıllı ev kategorisini yeniden tanımlayıp önde gelen İletişim Hizmet Sağlayıcıları (CSP) ve aboneleri için internet bağlantı deneyimlerini iyileştiriyor.
Diner Wi-Fi ile olan kişisel sorunları nedeniyle Plume adlı şirketini California Palo Alto semtinde kurdu. “Evimize ve işyerlerimize güvenilir ve bağlanırlığı olan genişbantlı internet hizmetini sağlanmasını takdir ediyorum. Plume aslında altı sene önce bir hayal kırıklığı sonucunda başladı. Kişisel bir perspektiften yola çıkacak olursam da bu işi bitirebilmek için yaşanan sıkıntıyı çözmem gerekiyordu” derken Diner bağlanılırlığın son iki metresinden bahsediyordu. Dinar, Plume çalışanlarına, müşterilerine ve paydaşlarına karşı kullanmış olduğu olağan dışı bir unvanı var - Baş Hizmetkar – ve kariyeri boyunca evlerle işyerlerine genişbantlı internet hizmetini getiren optik ağ ve telekom ekipmanlarına yatırım yapıp kariyerini büyüttü. 
Diner’e göre bu “son iki metre” aslında evlere ve işyerlerine gelen kabloların Wi-Fi bağlantı ekipmanlarının belirsizlikleri nedeniyle CSP’lerin güvenilir hızlı internet bağlantıları oluşturma problemlerine işaret etmektedir. Evdeki aletlerin hızla çoğalması ile oyun ve canlı yayınlar gibi veri-yoğunluğu olan uygulamaların ortaya çıkması sonucunda bu problemler daha da büyüdü. 
Birçoğu Wi-Fi genişleticileri gibi daha fazla donanımla problem çözmeye çalışırken Diner problemi farklı bir perspektiften gördü. “Diğer iş denemelerimde bulunan eksi çalışanlarımı işe aldım ve bu işin yazılımsal bir problem olduğuna karar verdim. Wi-Fi farklı iş yükleri kapsamında uzaysal ve zamansal çalışmalıdır. Bunu yapabilmek için çok fazla işlem ve depolama alanına ihtiyacımız var ve bu problemi çözmek için insanların evine bir super bilgisayar koyamayız. Bu da bizi cloud’a yöneltti” diyor Diner.  
Bu düşünmenin sonucunda Plume ortaya çıktı. 2015 yılında kuruldu ve şirket kendisini dünyanın ilk İletişim Hizmet Sağlayıcıları (CSP) ve aboneleri için dünyanın ilk hizmet yazılım deneyim platformunun yaratıcısı olarak görüyor. Platform, dünya çapında 30 milyon lokasyonda bulunuyor ve Diner’e göre tek açık, kendini iyileştirici Wi-Fi, AI (yapay zeka) cihaz güvenliği ve bir çok “akıllı ev” uygulamalarının hostu olan donanımdan bağımsız cloud kontrollü SDN (Yazılım Tanımlı Ağ) çözümüdür.
Şirket hızla büyüyor ve yakın zamanda Plume’ın dünya çapında cloud kontrollerleri tarafından yönetilen özel müşteri cihazlarının bir milyardan fazla olduğunu duyurdu. Comcast, Charter Communications ile ABD, Kanada, Avrupa ve Japonya’da 200’den fazla CSP müşteri saymaktadır. Bağlanılırlığı için cloud çözümüne gelince, Diner “bugün evinizde bulunan herkesin her cihazı için her daim ultra-güvenilir ağ ve bağlanırlılık hizmetini sunabilen en iyisi olduğumuzu söyleyebilirim”
Wi-Fi sorununu çözerken, Plume bir yandan CSP’lerin müşteri memnuniyetini arttırırken, aboneler arasındaki dalgalanmayı da azalttı. “Plume’u piyasaya sürme konusunu konuşmaya başladığımda tüketiciye satmış oldukları hizmet paketinde, yani ses, video ve internetten oluşan üçlü pakette çok ciddi bir sorunlarının olduğunu ve bu paketin artık erimeye başladığını fark ettim” dedi Diner.
Hizmet sağlayıcıları müşterilerindeki artışla böbürlenirken, daha az müşteri paket hizmeti satın almaya başladı bu da daha fazla müşteri kaybına yol açtı. Internet müşterileri artıyordu ama aralarındaki yıllık dalgalanma yaklaşık olarak %30’lardaydı. “Kayıp oranları çok yüksek ve bir sonraki büyük hamlenin aslında evin oturma odasında olduğunu fark ettim, evde sunmaları gereken hizmetlerin sağlanacağı yer burasıydı ve bu da şıp dedi elimize düştü. Ağı biz kontrol ediyorduk. Şimdi de güvenilir bir ev ağı ile Wi-Fi hizmetinin yanı sıra her türlü hizmeti sunabilecek en iyi pozisyondayız” dedi Diner ve Plume bulunan evlerinin Plume olmayan evlere nazaran %30 dönüş yaptığını da ekliyor.
Şirketin büyüme hızı ve inanılmaz piyasa fırsatı bugüne kadar $447.4 milyon finansman sağlamış durumda ve en son İnsight Partner vasıtasıyla yapmış olduğu $270 milyon E-Round finansmanının dışında Charter Communication, Liberty Global Ventures, Comcast ve Jackson Square Ventures gibi eski yatırımcılarla da çalışmaya devam ediyor.
“Platform gerektiren Wi-Fi problemini düzeltmekle başladık. Sonra bir kısmının kaynağını açtık. Bu işin başka insanların kutularına yazılım yüklemeyi gerektirdiğini gördük. Eskiden bunun için hizmet bedeli alırdık. Ancak yaklaşık üç yıl önce, OpenSync™ denilen bir açık kaynak çerçevesi oluşturduk. Bunu cloud sistemimizde bulunan herhangi bir Wi-Fi cihazına bağlanabilen bir nevi bir SIM Kart olduğunu düşünün. Bu açık kaynak günümüzde kendi türünde en hızlı büyüyen çerçevedir” diye ekledi Diner.
Diner’e göre her ay şirkete bir milyon ev eklendiğini söylüyor. “Bizim büyüme hızımız bu ve piyasadaki fırsat hakkında bir fikrinizin olması bakımından dünyada yaklaşık 1.2 -1.3 milyar interneti bağlı olan ev bulunuyor. Hepsinde olmamamız için hiç bir neden yok” diyor Diner.  
Diner’e göre şirketin büyük kar marjı olan bir şirket olması ARGE için sürekli yatırım yapma özgürlüğü veriyor ve doğrudan tüketici ve veri hizmetleri konusunda yaratıcı olmak için imkan sağlıyor - ki bu alanda herkesten çok yatırım yapıyor. 
Diner’in telekom girişimcisi ve yatırımcısı olma yolculuğu hiç de sıradan değil. Kıbrıs’ta doğup büyüdü. Babası kimya mühendisi ve zeytinyağ tüccarıydı. Yedi çocuktan birisi olarak babası ailesinde ilk üniversiteye giden çocuktu. “Uykucu bir adada büyüdüm ve sonrasında bir değişim programıyla birlikte ABD’ye gittim” dedi Diner ve bu hamleyle hayatı değişti. Boston’un dışında bir yıl yaşadı ve burada liseye gitti ve kaldığı ailenin babası da MIT mezunu elektrik mühendisiydi.
“Sanıyorum ki o yıl hayatımın dönüşüm yılıydı. İki şeye karar verdiğimde 15 yaşındaydım: Amerika’ya aşık oldum ve mühendis olmaya karar verdim” dedi.  Diner Kıbrıs’a geri döndü ancak babasının onu tekrar Amerika’ya okumaya göndermeye imkanı yoktu ancak Florida Teknoloji Enstitüsü’nden akademik bir burs kazanmayı başardı. Mezun olduktan sonra Kanada’ya göç ederek çalışmaya başladı.  
“İlk işim aslında küçük bir optik parça firmasıydı. İlk işimden kovuldum” dedi Diner. Yılmadı ve önce Nortel’le ve akabinde deniz altı ağ kablolarında Pirelli ile çalıştı. Oradan Siemens’e geçip ayrılınca ultra-uzun optik ağlar üzerinde öncü olarak kabul edilen Qtera adına kendi şirketini kurdu. Şirket Nortel tarafından 2001 yılında $3.5 milyar dolara satın alındı. Bu çıkışı Diner’in girişim şirketi olan Sigma Partner’de yönetici ortak olmasına kapı açar ve bugün mevcut yönetim altında erken aşama teknoloji şirketinde $2 milyar dolar bulunuyor. Halihazırda bu şirket için yeni yatırımlar yapmıyor olsa da hem yatırımcı hem de CEO olmak her ikisinde daha iyi olmasını sağlıyor. 
Şirketin yakın zamanda halka arz edilip edilmemesi konusunda “Önümüzdeki iki sene içinde halka arz edilmiş bir şirket olabiliriz. Konum olarak yeterince genişlik ve büyüyen liderliğimiz mevvut” dedi Diner. Ancak özel kalabilmek için kapitale kolay erişim ve ikincil piyasaları gerekçe olarak gösteriyor. “Yani yakında kamuya açılma ihtiyacım olmayabilir.” 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner474