banner564

Yasal sorunlar

KKTC  Yargı Bağımsızlığı  ve Adalet Bakanlığı 

Yasal sorunlar
banner598

Hazırlayanlar: Av. Orhan Arsal   ve Av. Şengül Göksu

Emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel ile  Yargı Bağımsızlığı ve Adalet Bakanlığı  ile ilgili söyleşi  (7)

Yüksek Mahkeme Başkanının odasındaki yazıda “Amacımız KKTC Mahkemelerini dünyanın en adil Mahkemelerinden biri haline getirmektir” diye yazmaktadır. 


Soru 1: Yüksek Adliye Kurulu Sisteminin iyi bir sistem olduğunu, bu sistemi Anayasaya koyanların amacının KKTC de Yargı Bağımsızlığını en kesin şekli ile uygulamak olduğunu, Yüksek Mahkeme Yargıçlarının da sistemi düzgün çalıştırmak için büyük gayret gösterdiklerini söylüyorsunuz. Sistemin düzgün çalışmasını sağladığınızı söyleyebilir misiniz?

Cevap 1: Yüksek Adliye Kurulunun düzgün çalışması için benimsediğimiz ilkelerden biri Mahkemelerimizi dünyanın en adil Mahkemelerinden bir haline getirme idealini benimsemek oldu.  Diğer bir ilke ise Namık Kemal e atfedilen “Barikatı hakikat müsademei efkardan çıkar” ilkesidir. Bunun anlamı ise “Gerçek kıvılcımları zıt görüşlerin çatışmasından ortaya çıkar” dır. 

Birinci ilke bizi kişisel görüşleri bir tarafa bırakıp Mahkemelerimizi mükemmel hale getirmeye odaklanmamıza neden oluyordu. İkinci ilke ise doğru yolu bulmak için hoşgörü ortamında her konuyu tartışmamızı sağladı. 

Bu ilkeler Kurul toplantılarında yapılan konuşmaları etkiliyordu. Bu sayede birçok gereksiz konuşmanın, tartışmanın ve hizipleşmenin engellendiğini sanıyorum.

Soru 2: Kurul toplantılarını nasıl yönettiniz?

Cevap 2: Yüksek Mahkeme üyelerinin her hafta gündemsiz olarak toplanıp yargı sorunlarını tartışmasını alışkanlık haline getirdik. Yüksek Adliye Kurulu olarak ise gündem belirleyerek oldukça sık toplandık.

İyi sonuç alabilmek için kararlara tüm üyelerin katkıda bulunmasını sağlamaya çalıştık. Bu nedenle son derece demokratik bir toplantı yöntemi uyguladık.  

Toplantıya katılanlar 12 kişi idi. Tüm üyelerin görüşünü almak isteyince üyelerden birinin uzun konuşmasına fırsat vermek mümkün olmaz.  Bu nedenle gündemde olan konularda üyelerin görüşlerini özet halinde bir iki paragrafa sığdırarak anlatmalarını rica ediyordum. Üyelerden biri konuşmasını bitirince diğer üyeye geçerdik ve sıra ile tümünün görüşlerini alırdık.  Konuşmak istemeyenler ya henüz bir kanıya varmadıklarını veya arkadaşlarına katıldıklarını söylemekle yetinirlerdi. Herkese konuşma fırsatı verdikten sonra görüş birliğine ulaşılmamışsa ikinci tura geçilirdi. Bazen üçüncü tura geçtiğimiz de olurdu. 

İkinci ve üçüncü turlarda üyelerin konuşmaları değişirdi. Çünkü bir üye diğer   üyelerin görüşlerini öğrendikten sonra daha anlamlı konuşmak   zorunda kalırdı.  Bu yöntemin demokratik olmanın yanı sıra, üyelerin önyargılı olarak Kurula gelmelerini ve Kurulu dıştan gelen etkilerle yönlendirmeye çalışmalarını   engellediğini sanıyorum.

İkinci, üçüncü turda sorunlar genellikle çözülür ve oylamaya gerek kalmazdı. Böylece otoriter değil, kendimize özgü demokratik bir çalışma şekli uygulamaya çalıştık. Sonuçta aldığımız kararların da bir grubun değil tüm Kurul üyelerinin görüşü olmasını sağlamak istedik.  Başkan olduğum dört yıl içinde en ciddi konularda bile sorun yaşamadan kararlar almayı başardığımızı söyleyebilirim. 

Özetle Yüksek Adliye Kurulu sistemine inandık ve başarılı olması için elimizden geleni yaptık. 

Soru 3: Sonuç nasıl oldu? Başarılı olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

Cevap 3: Ben başarılı olduğumuza inanıyorum. Emekliye ayrıldığım 2006 yılında yapılan anketlerde Kıbrıs Türk Halkının güvendiği kurumların başında Mahkemeler geliyordu. 

Mahkemelerin başarısı konusunda bir örnek vereyim. Yargılama görevi dışında seçimlerini yönetme görevi de Yargıya verilmiştir.  2004 Annan Planı referandumunda tüm dünyanın dikkatleri KKTC’ye çevrilmişti. Yabancı gözlemciler KKTC seçimlerinin hileli ve geçersiz olacağını tahmin ediyorlardı. Bunu kanıtlayacak delil bulmak için Kıbrıs’a akın ettiler. Yargının nasıl çalıştığını ve seçimleri nasıl yönettiğini görünce görüşlerini değiştirmek zorunda kaldılar. 

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden gelen gözlemciler bile KKTC Yargısının kendi ülkelerindeki yargıdan   daha iyi olduğunu, seçimlerin kendi ülkelerindeki seçimlerden daha adil gerçekleştiğini açıklamak zorunda kaldılar.  Yargımızın bağımsız ve adil olması devletimize büyük yarar sağladı. Bunun yanı sıra Anavatanımıza da yararlı oldu.

Arzu ederseniz bu konuda da bir örnek vereyim.

Soru 4: Lütfen anlatın.

Cevap 4: Emekli olduktan sonra Dünya Basın Konseyleri Birliğinin bir üyesi olan KKTC Basın Konseyine katıldım ve hukuk bilgimle katkıda bulunmaya çalıştım.  Dünya Basın Konseyleri Birliğinin 1910 da Nepal de ve 2012 yılında Hindistan’da yapılan uluslararası konferanslarına katıldım. Bu konferanslarda dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen hukukçular yasal sorunları ve insan hakları ihlallerini tartışıyorlardı.

İşkence ve gazetecilerin tutuklu yargılanması en fazla üzerinde durulan konulardı. Konferanslarda Türkiye yargısına yönelik ağır eleştiriler yapıldı. Bir katılımcı “Türkiye’deki insan hakları ihlalleri o kadar fazladır ki bunun yasal açıklaması olamaz. Sorunun kaynağını Türk ulusunun karakterinde aramak gerekir. Türk ulusunun karakteri şiddete yöneliktir. Bu özellik yargının da adaletsiz olmasına neden olmaktadır. Karakter kolay düzelmeyeceğine göre yargının da düzelme olasılığı yoktur.  Düzelmesini ve Türkiye’nin insan haklarına saygılı bir ülke haline gelmesini beklemek boşunadır” dedi.


Söz isteyerek Kıbrıs Türk Halkının da aynı ulusun bir parçası olduğunu, KKTC nine dünyada yargı bağımsızlığını en fazla gerçekleştiren ülke olduğunu, bunun gibi, düşünce ve ifade özgürlüğü ile sanıkların tutuklu yargılanması konularında da dünyanın en iyileri arasında yer aldığımızı söyledim. Dolayısıyla Türk ulusunun karakterinde bir sorun olmadığını, sorunu hukuk sisteminde aramak gerektiğini iddia ettim. Türk Ulusuna hakaret etmeden Türkiye’deki sistemi iyileştirme amacıyla eleştiri yapılmasını önerdim. 

Görevimizin tüm dünyada yargıyı daha adil ve daha insancıl hale getirmek olduğunu, KKTC’nin bu yönde üzerine düşen görevi yapmaya çalıştığını sözlerime ekledim.

Konuşmamın katılımcılar üzerinde büyük etkisi olduğunu anımsıyorum. Türkiye’ye yönelik hakaret içeren konuşmalar bir anda son buldu. 

Devam edecek

8 Bölümden oluşan bu yazı dizisinde Yargı Bağımsızlığını çeşitli yönleri ile tartışacak, hukuk sistemimizin daha iyiye gitmesini sağlamak ve bozulmasını önlemek için geçmiş deneyimlerimizi anlatarak yeni görüşler üretmeye çalışacağız. 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner473