banner564

‘Her yer çöple doldu’

Çevre sorunlarıyla ilgilenen sivil toplum örgütleri, Coronavirüs salgını sürecinde doğanın daha çok kirletildiğini belirtti

‘Her yer çöple doldu’
banner598

Bazı çevre hakkı savunucuları, Coronavirüs salgınıyla oluşan “hijyen kaygısının” çevre kirliliğini tetiklediğini ve insanların yaşam şeklini doğa dostu olmaktan uzaklaştırdığını belirtti. Çevreciler,
salgında, maske, eldiven, dezenfektan şişeleri gibi tek kullanımlık plastik ürünlerin tüketiminin arttığına ve bu malzemelerin sahillere kadar ulaştığının gözlemlendiğine işaret etti.
Çevreciler, “maske gibi tek kullanımlık plastik ürünlerin tüketiminde artış oldu, maskeler sahillere kadar ulaştı. hijyen kaygısı çevre kirliliğini tetikledi” dedi.
Türk Ajansı Kıbrıs (TAK), Covid-19 salgınının çevre ve doğa üzerindeki etkilerini Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki İki Taraflı Çevre Teknik Komitesinin Kıbrıslı Türk Eş Başkanı Salih Gücel ve bazı çevre örgüt temsilcileri ile konuştu. 

Sarpten: Tahribat kaldığı yerden devam ediyor
Biyologlar Derneği (Bio-Der) eski başkanı Hasan Sarpten, salgınının sadece insanların değil, doğal yaşam ve yaban hayatı üzerinde etkileri olduğuna işaret ederek, “İlk zamanlarda salgın tedbirleri kapsamında dünyada farklı zamanlarda ‘kapanmaların’ yaşanmasıyla daha az ulaşım aracı kullanımı, fabrikaların kapanması, insan aktivitelerinin azalması, geçmiş dönemlere oranla karbon salınımında ve hava kirliliğinde geçici azalmalara neden olmuştur. Haliyle insanlar eve kapanınca da hem doğa tahribatı bir süreliğine durmuş hem de dünya bir anlamda insan dışı canlılara özgürce kalmıştır. Pandeminin ilk dönemlerde parklara ve şehirlere inen yaban hayvanlarının görüntülerini sıklıkla gördük” diye konuştu.
Ancak Sarpten, insanlığın virüsle mücadele konusunda üzerindeki ilk şoku atlatıp açılım süreçleri hızla başlayınca tahribatın ve kirliliğin kaldığı yerden devam ettiğini belirterek “2020 yılının sonunda pandemi sürecine rağmen atmosferdeki karbondioksit oranının rekor düzeylere ulaşması engellenememiştir. Bu da insanlığın doğayı yok etmesinin bir sonucu olan virüs salgınlarından gereken dersi çıkarmadığını ve halen doğayı tahrip etmeyi daha da hızlı bir şekilde sürdürmeye devam ettiğini göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu. 
Sarpten, “Açıkçası, salgın nedeniyle yaşanmış bir doğa tahribatı yok ama salgın sonrası salgından hiç ders çıkarılmadığını gösteren birçok veri vardır. Elbette ki bu verilerin başında da ilk açılım yaşanan sektörlerin başında ülkemizde inşaat sektörünün gelmesi gösterilebilir” dedi.

Doğayı korumalıyız
Sarpten ayrıca, pandemi döneminde, insanların daha izole bir yaşam sürmeleriyle birlikte doğaya yönelmelerinin çevre üzerindeki etkilerine de işaret ederek, “İnsanların doğaya çıkması, doğayı tanıması ve doğayla içe içe yaşamaya özlem duyması pandeminin bireyler üzerindeki önemli etkilerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, bu durum doğa tahribatlarını da beraberinde getirmektedir. İnsanların bu konuda daha hassas ve dikkatli olması, atıklarını etrafta bırakmaması, gördüğü bitkileri koparmaması son derece önemlidir. Doğada olmalıyız ama doğayı da korumalıyız. Bence pandeminin en temel mottosu bu olmalıdır” görüşünü paylaştı.

Tel: Çevre, ekonomik odaklı politikaların gölgesinde kaldı
Yeşil Barış Hareketi (YBH) Başkanı Feriha Tel, salgından sonra ekonomik toparlanma sürecinde, çevreye duyarlı politikaların, ekonomi odaklı politikaların gölgesinde kaldığını söyledi. Tel, şöyle konuştu:
“Son yıllarda, salgından hemen önce çevre konusunda farkındalık artmaya başlamıştı. Ülkeler iklim değişikliğinin yavaşlatılması için küresel eylem planına kim dahil olacak diye yarışa girmişti. Rüzgar ve güneş enerjisi kullanımlarından termik santrallerin kapanmasına kadar birçok konu gündeme gelmişti. İklim değişikliği önem kazanmaya başlamıştı. Tek kullanımlık ürünlerin kullanılmaması konusunda da farkındalık oluşmuştu. Ancak salgından dolayı birçok faaliyetin durmasını takip eden süreçte, özellikle ülkelerin tamamen açılmasıyla çevreye duyarlı politikalar geri planda kaldı ve ekonomiyi tekrardan ayağa kaldırmaya odaklanan politikaların olduğu bir sisteme dönüldü.”
Tel, salgında tek kullanımlık ürünlerin kullanımındaki artışa ilişkin olarak, “Çöp konusunda zafiyeti olan ülkemizde de bunu gözlemliyoruz. Teneke kafeslerimize plastik de atılıyordu ama son dönemlerde plastik sayısı teneke sayısından çok daha yüksek. Her yerde maske, plastik pet şişe ya da bardak görüyoruz, bunlar denizlere kadar ulaştı. Sahillerde çok fazla görmeye başladık” diye konuştu.

Beton: Endişelendirici bir durum var
Kuzey Kıbrıs Kaplumbağaları Koruma Cemiyeti (SPOT) Başkanı Damla Beton, Kovid-19 salgını tedbirleri kapsamında kısa süreli kısıtlamaların doğaya salınan karbondioksit miktarlarında azalmaya yol açtığını, ancak bu kısa süreli değişimin devam ettirilmemesi halinde iklimsel değişikliğe pozitif etki sağlamasından bahsedilemeyeceğini söyledi.
Beton, salgında kullanımı artan hijyen malzemelerinin doğa üzerindeki etkisine işaret ederek, “Doğaya zararları saymakla bitmeyen pek çok malzeme, geçmişte temel olarak laboratuvarlarda kullanılırken, şu anda herkesin evinde de kullanılmaya başlandı. Eskiden sahillerimizde bu malzemelere rastlamazken artık her yerde görmek mümkün. Herkeste ön plana çıkan hastalık korkusu kendini hijyen kaygısı olarak göstermekte ve bu da çevre kirliliğini tetiklemekte. Bu durum, genel olarak yaşam şeklimizin doğa dostu olmaktan uzaklaştığına işaret ediyor. Bu endişelendirici bir durum. Uzun süreçte doğadan daha da uzaklaşmamıza yol açabilecek bir ruh hali” değerlendirmesinde bulundu.

Gücel: Her taraf maske dolu 
Çevre Teknik Komitesi Kıbrıslı Türk Eş Başkanı Salih Gücel ise, salgında ilk yaşanan kapanmalarla çevrenin nefes aldığından bahsedildiğini ancak yeniden açılmalarla bu iyileşmelerde salgından önceye dönüldüğünü anlatarak, salgının hem dünya hem de ülkede çevresel etkilerinin görüldüğünü söyledi. 
Gücel, ülkede yaşanan salgının çevresel etkilerine ilişkin şöyle konuştu:
“Salgın korkusuyla insanların toplu taşıma araçları yerine kendi araçları ile seyahat etmeyi tercih etmeleri hem hava kirliliğini hem de trafik yoğunluğunu artırdı. Lefkoşa, Girne ve Mağusa şehir içinde bir yerden bir yere gitmek zorlaştı, tabii bunun çevreye zararları var. Maske, plastik dezenfektan şişe, ıslak mendil gibi tek kullanımlık ürünlerin kullanımının artması ve doğaya gelişi güzel atılmasıyla çevre kirliliği yaratıldı. Eskiden doğaya atılmış çöp poşetleri görürdük, ardından naylon poşetler ücretli olmuş, bu da naylon poşet kullanımı azalmıştı.”

 Ancak şu an her taraf maske dolu, poşetler en azından sağlık riski taşımıyorlardı... Dezenfektan kullanımının virüsü öldürdüğü söyleniyor, ancak dezenfektan doğaya karışınca faydalı bakterilerin ve bazı canlıların da yok olmasına neden oluyor. Ayrıca insanlarda alerji, solunum ve cilt kanseri gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Öte yandan seyahatlerde sınır formalitesi nedeniyle kağıt sarfiyatı arttı. Bir taraftan salgından korunmaya çalışırken, diğer taraftan doğa üzerinde yeni bir baskı oluşturduk.” 

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner471

banner474