banner564

Emekli Başhekim Bülent Dizdarlı’nın Lübnan izlenimleri

Beyrut’un efsanevi gecelerine yemekleri eşlik ediyor

Emekli Başhekim Bülent Dizdarlı’nın Lübnan izlenimleri
banner598

Çocukluğumdan beri Beyrut’u işitir merak ederdim. Dedem ve babam bu şehre yaptıkları ziyaretleri sık anlatırlardı. Bende büyülenmiş gibi dinlerdim.  Sanırım, birazda bir zamanların “Orta Doğu’nun Paris’i” apoletli bu şehrin yaşadığı iç savaş sonrası ne durumda olduğunu  da görmek istedim. Lübnan’a gittim, gördüm ve sizin için yazdım:
Larnaka’dan Beyrut uçakla azami otuz beş dakikadır. Kıbrıs ve Lübnan arasında saat farkı yoktur.
Akdeniz’in doğusunda yer alan 10452 km karelik alanı kapsayan Lübnan, kuzey ve doğusunda Suriye, güneyindeyse İsrail ile sınırlıdır. Altı milyonluk bir nüfusa sahiptir. Gerçi bu sayı yıllar önce belirlenmiş, ancak akan mülteci akımından sonra dengelerin tartışılmaması adına yeni bir sayma girişiminde bulunulmamıştır.  
   
Bir Arap ülkesi olmasına karşın nüfusun yüzde 49’u Müslüman, yüzde 44’ü Hristiyan, yüzde 5’i ise Dürzi’dir. Dürziler daha ziyade dağlık bölgelerdeki birkaç kasabada bulunmaktadır. Az sayıda Türkmen, Ermeni ve Yunanlı da vardır. Anayasal olarak yönetimde, bu dini ve mezhebi ayrılıklar etkendir. Cumhurbaşkanı Hristiyan, Başbakan Sunni Müslüman, Parlamento Başkanı ise Şii Müslüman olmaktadır. Bu pamuk ipliğine bağlı denge sistemiyle ülke idare edilmektedir. Zaten Lübnan’ın güzel günlerden karışıklığa sürüklenmesinin sebebi de bu din ve mezhep kavgaları olmuştur. Şimdilerdeyse, 1975-1990 arasında süren iç savaş sonrası taraflar tarafından imzalanan Taif anlaşması ülkenin, eskisi kadar olmasa da bir ölçüde huzura kavuşmasını sağlamıştır. 
 
İç savaş öncesi daha fazla olan Hristiyanların sayısının göç nedeniyle azaldığı söylenmektedir. Bu göç genelde Hristiyanların ülkeyi terk edişi ve Müslümanların gelişi şeklinde sürmektedir. Dürziler daha ziyade dağlık bölgedeki kasabalarda yaşamaktadırlar. İç savaş sırasında, daha önce bu kasabalarda birlikte yaşadıkları Ortodoks Yunanlılarla girdikleri çatışmalar sonucu bu kasabaları tamamen kendilerine ait kılmışlardır.
 
Ülke insanı eski günlerine dönmek için bir çaba harcasa da, iç savaş sonrasında çıkan İsrail savaşı ve 2020’deki Beyrut liman patlaması onları bir şekilde frenlemiştir. Yönetenlerin de hatalı, çıkarcı tarzları umudun iyice yok olmasına neden olmuştur. Doğrusu Beyrut bir daha eski ihtişamını kazanır mı?  Sorunun cevabını bilemem ama bunun için ciddi bir vizyon sahibi bir lidere ihtiyaçları olduğu kesindir. Şahsi kanaatimse bu düzende böyle bir liderin çıkmasının çok olduğudur.
  
Parlamento 126 vekilden oluşur. Tamamının yolsuzluklara bulaştığı ve bir servet sahibi olduğu halk arasında konuşulmaktadır.  Ancak Halk da sanki bu düzene ayak uydurmuş gibidir. Örneğin yıllardır süren 7-8 saatlik elektrik kesintilerine karşı tepki göstermemekte tam aksine kendi tedbirlerini alarak hayatı sürdürmektedir. Yine biriken çöplerle olan çevre kirliliğine karşı herhangi bir çabaları yoktur. Bu hâlleriyle beni endişeye sevk ettiklerini rahatlıkla söyleyebilirim. Zira farkındayım ki şu an bizlerde benzer yolda ilerliyoruz. Ne yalan söyleyeyim, Lübnan bana bizim gelecekteki aynamız gibi göründü.
 
Ülkenin ana geçim kaynağı, tarım ve turizmdir. Bekaa vadisinde yapılan tarımda özellikle elma ve üzüm yetiştiriciliğiyle buna bağlı şarapçılık önemlidir.  Vadi, Beyrut’un doğusundaki Lübnan dağlarıyla, Suriye sınırındaki Anti Lübnan dağları arasında yer alan verimli topraklara sahiptir. Patates, fıstık, ve her türlü sebze de yetiştirilir.     Bekaa vadisinin özellikle Suriye sınırına yakın kısımları, Hizbullah tarafından kontrol edilmektedir. Her ne kadar merkezi idareyi ret etmeseler de yol boyunca çektikleri bayraklarıyla, bölgedeki kentler de (ki en önemlisi Balbek’dir) camilerden anons ettikleri vaazlarıyla kendilerini belli etmektedirler.
Para birimi Lübnan Livresi’dir. Bir Amerikan doları, 100.000 Lübnan Livresidir. Lübnan’a seyahat edecekseniz kredi kartlarınıza çok güvenmemelisiniz. Nerdeyse hiçbir yerde kullanılmamaktadır. Yanınızda mutlaka dolar cinsinden nakit bulundurun. Dolar Lübnan Livresi’nden daha fazla makbuldür.
İklim bizimkinin aynısıdır. Özellikle kıyılarda Akdeniz havası hakimdir. Kışta sadece Beyrut’u çevreleyen dağlara kar yağmaktadır.  Bekaa kışta bol yağmur almaktadır.
Lübnan bayrağında üç renk vardır.
   
Kırmızı renk ülkenin bağımsızlığı için akmış insanların kanlarını temsil ederken, beyaz barışı ve Lübnan'ın dağlarında bulunan karı temsil eder. Bayrağın ortasında bulunan sedir ağacı tasviri ebediyeti ve istikrarı simgeler. Sedir Ağacı dayanıklılığıyla Lübnanlıların ilk yerleşikleri olan Finikelilerin denizci olup çağ atlamalarının da vesilesidir. Bu bakımdan umudu da simgelediği kavramların yanına umudu da eklememek haksızlık olur.

 
Beyrut, Lübnan'ın başkentidir. Nüfusu 1,5 milyonun üzerinde olan Beyrut, deniz etkisinden biraz korunan bir körfezin kıyısındadır. Bir yarımada üzerine konuşlandırılmıştır.Eskiden Dünyanın en büyük limanlarından birine sahipken bu özelliğini savaş ve patlama nedeniyle iyice kaybetmiştir.
 

Modern şehir bölgesi Hamra bildiğiniz şehir yapıları gibidir. Ama Eski şehir de Al Omere Cami, Martyrs Meydanı,Muhammed -el- Emmin Cami, Şehitler Meydanı, ve Downtown da otantik Beyrut sokakları içinde tarihi yaşayarak dolaşabilirsiniz. Özellikle bir zamanlar ışıl ışıl olduğu söylenen Yıldız Meydanını gezerken (Place de I’Etolie) ruh hâlinize dikkat edin. Şaşalı dönemin terk edilmiş halini izlerken bayağı etkilenebilirsiniz. Siz yine de en iyisi Güvercin Kayalıkları kenarında gün batımına bakarak biranızı yudumlayarak keyiflenmeye bakınız.

        
Şehri gezerken sizi hüzünlendiren iki gerçekle karşı karşıya kalırsınız. İç savaş sonrası terk edilen birçok yapının hala kullanılmadığını ve boş kaldığını gözlersiniz. Bir diğer noktaysa 2020 liman patlaması sonrası zarar gören ve bir türlü devreye giremeyen binaların ve eski Fransız sokaklarının devre dışı kalmışlığını görmenizdir. Örneğin birçok kafe ve bar gibi Hilton Hotel de hala kapalıdır.
Jeita Mağarası: İnsanlık tarihinin en eski yerleşim yerleri olan iki mağarayı gezip görmek kadar teleferikle ulaşım yolculuğundan da ayrı bir zevk alacaksınız. Üstelik mağaralar arası ulaşım elektrikli kayık ve mini trenlerle yapıldığından insana ayrı bir macera gibi geliyor. Dünyanın en uzun salkıtını bu mağaralarda bulacaksınız ve inanılmaz doğa harikası içerisinde zaman geçirirken her baktığınız noktada yüzünüzde ayrı bir hayranlık ifadesi oluşacaktır. 

     
Buraya giderken Köpek Nehri üzerinde, biri haa kullanılan iki Osmanlı Köprüsünü ve ülkede egemenlik kurmuş medeniyetlerin yazıtlarını görmeden geçmeyin.  
Yine aynı yol üzerinde Hajjar Al Hibla da Dünya’da mevcut en uzun yek pare Roma taşını da göreceksiniz.
 

Babylos: Finikelilerin tarihi kenti gerçekten görülmeye değer. Gecesi barları lokantalarıyla çok hoş. Roma yolu başta olmak üzere birçok noktasında antik döneme ait bir eserle karşılaşa bilirsiniz. Ayrıca otantik ürün alışverişi yapmak isteyenler için ideal bir yer. 
Jounie: Beyrut’un sayfiyesi olan bu küçük şehirdir kumsalı mükemmel bir körfeze kuruludur. Teleferikle çıkılacak Harissa ya gitmeyi ihmal etmeyiniz.  
Yaklaşık 650 m yükseklikteki bu yerde sizi küçük bir kilse karşılayacaktır. Kilisenin özelliği ise 1908 yılında üzerine monte edilen 15 ton ağırlığında ki Meryem Ana heykelinin bulunmasıdır. 
Baalbek:Tapınaklar şehri olarak da bilinen Baalbek Beyrut’tan iki saat uzaktadır.1908 yılında Osmanlıların izniyle Almanya tarafından restore edilmiştir. Lübnan dağlarının arkasında tarihi yapısı ile ziyaretçileri adeta büyüleyen bu antik kent mutlaka görülmelidir.  
Antik dönemlerde daha ziyade tapınak olarak yaşayan şehir sonraki zamanlarda savunma amaçlı tahkim edilmiştir.  
Ne yazık ki İsrail- Lübnan savaşı sırasında Hizbullah bu bölgeye yerleştiğinden, İsrail’ tarafından atılan bombalardan bayağı zarar görmüşse de şehir tüm ihtişamıyla bir dünya mirası olma özelliğini korumaktadır.
Anjar Kasabası: Günümüzde2500 Ermeni’nin yaşadığı kasaba aslında  Emeviler tarafından kurulmuş  ve uzun zaman onlara yazlık saray kenti olarak hizmet etmiştir. Emeviler devrin Sultanı’nın bir suikaste kurban gitmesiyle burayı terk etmiş, yıllarca sahipsiz kalan kente sonraları bahse konu Ermeniler sahip çıkmıştır.
Ksara Şatosu:Şarap Mahzenleriyle ünlü bu şatoda Lübnan şaraplarını tatmadan geri dönmeyiniz.

Lübnan’da ne yenir ne içilir?
Beyrut’ta ne yenilip içildiği konusuna girmeden önce, gece hayatından bahsetmek istiyorum. Bu şehir, gece yaşayan cinsindendir. Dolayısıyla Beyrut gece hayatı insanın iştahını da açıyor. Damak tatları da bize çok yakın olduğundan ne yeseniz mutlu oluyorsunuz.  Kısacası Beyrut’un efsanevi gecelerine yemekleri eşlik ediyor. Şimdi gelin bunlardan bazılarına bakalım:
•    Humus: Bizim de en sevdiğimiz ve sık sık soframızda bulundurduğumuz yiyeceklerden biri olan humus, burada üç öğün karşınıza çıkacaktır. Sakın burun kıvırmayım. Zira çok lezzetli yapıyorlar.
•    Beyrut Künefesi: Hatay künefesi kadar değilse de oldukça iyi bir künefedir. Altı bol peynir içerir. Ekmek arası yenildiğini görürseniz şaşırmayınız.
•    Baklava: Arap ülkelerinin vazgeçilmezi olarak Beyrut’ta da değişik kalite baklavalar bulabilirsiniz.
•    Kebap: Kebap her yerde kebaptır. Burada biraz daha Arap usulü yapıyorlar.  
•    Falafel: Ortadoğu’da hemen her ülkede bulabileceğiniz yağda kızartılmış nohut köftesidir. Tanıdık bu ürünün Beyrut versiyonu damağınızda hoş bir tat bırakacaktır.
•    Fettuş: Bir salata türü ama en lezzetlisinden. Bol baharatlı ve çıtır lavaşlı bu yiyeceği tatmadan geri gelmeyin.
 
•    Tabule:  Oldukça lezzetli. Maydanoz ve domatesli, bulgurdan yapılan bir salata türü daha.  
•    Shawarma: İçerisine kuzu, tavuk, hindi, sığır veya dana eti konularak hazırlanan bu lezzetli dürümler Beyrut’un meşhur lezzetlerindendir.  
Hemen ekleyim ki Shawarma yemeyen Beyrut’a gitmiş sayılmaz.
•    Lebeniye: Tadına aşina olduğumuz bir lezzet Lebeniye. Nohutlu yoğurt çorbasını Beyrut’ta da deneyin.
•    Filedelfiya Et ya da tavuktan yapılan ve fazlasıyla büyük bir sandviç türüdür.  Beyrut’ta ayaküstü öğün geçirmek istediğinizde Filedelfiya iyi bir tercihtir. 
•    Arak: Üzüm suyundan yapılan, rakıya benzeyen alkollü bir içecek.
Lübnan beni çok etkiledi. Şaşalı bir durumdan bu hallere (ekonomik kriz, çevre kirliliği elektrik kesintileri, yönetsel problemler) gidiş yolları bizimkine benziyor. Bir farkla biz hala kendimizi kurtarabiliriz. Ama Lübnan’ın işi çok zor. Allah korusun ama bir çatışmanın daha çıkması basit bir kıvılcıma bakıyor.  

YORUM EKLE
YORUMLAR
Zehra Yesilafa
Zehra Yesilafa - 1 yıl Önce

Bende Lubnana gittim ama o kadar guzel ve detayli anlattin ki sayende yeniden hatirladim.. tesekkur ederim en kiymetli doktorum❤

SIRADAKİ HABER

banner471

banner473