banner564

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni ne olacak?

İsmet Esenyel - yorum

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni ne olacak?
banner598

Kendi kendime söz verdim. Bu Covid-19 için yazdığım son makale olacak. Süreç bitene ve gerçek bir yenidünyanın kapılarını aralayana kadar bu son olacak. Biz Covid-19 ile bu kadar çok ilgilenirken, yine kim ne derse desin, ister sevin ister sevmeyin, Sağlık Bakanı Ali Pilli sağlık anlamında alınan tedbirler göz önünde bulundurulduğunda başarılı bir grafik çizmiştir. Hakkını bu satırlardan tesis etmek bir insanlık görevidir.

Bir diğer yandan, ülkemizin gerçekten tam anlamı ile bağımsız bir ülke oluşuna inanmak isteyen insan sayısı gün geçtikçe erozyona uğrarken, siz bir anda sevdiğiniz, çıkarsızca, aşkla yaptığınız işlerden de böylesi din, dil, ırk, zengin, fakir, ayrımı gözetmeyen global bir pandemi meselesi yüzünden tüm devlet dinamiklerini sorgular hale gelebiliyorsunuz. Neden ülke olarak bağımsız değiliz? Çünkü ülkemiz bütün damarlarına kadar siyasi ve ekonomik anlamda Anavatan Türkiye’mize bağlı.

Global ekonomik resessiyon (daralma) zilleri bu kadar çok gür çalmaya devam ederken ve 2008 krizinden daha ağır bir daralmaya doğru tüm dünya ülkeleri giderken biz sadece "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" demekten öteye gidemiyoruz.

En son söylenecek olanı en baştan söyleyeyim de yanlış anlamlar çıkarılmasın "Allah Anavatan Türkiye’mizden yüz binlerce kez razı olsun, her zaman yanımızda olan tek ülke." Bir kere bunu bir yere yazalım. Ancak bu zor zamanları aşmaya çalışırken önce bilinmesi gerekli ve tüm hükümet edenlerin cesurca yapması gereken bir şey daha var. "Ey halkımız Türkiye ekonomik olarak rahat değil, yıllardır Türkiye’nin omzuna yüklenen Kuzey Kıbrıs devlet maliyesi çarkları durdu. Biz sadece memur düzenini korumak mantığı ile bu ülkeyi idare edemeyiz çünkü Türkiye bizlere çok istemesine rağmen arzu edilen yardımları yapmayacak daha doğrusu istese de yapamayacak." Bugünün iktidarı bunu açıkça halkına cesurca söyleyebilmeli.

Neden mi? Görünmez düşman Covid-19 bize öyle bir dibe vuruş yaptı ki adeta "kral çıplak" dedirtti. Kral kim? Devlet, neden mi? Çünkü bağımsız bir ekonomik düzeni kuramadık, özellikle 46 yıllık Rum mirasını da eritmeyi başardıktan sonra dibe vurduk.
Anavatan Türkiye bazen "Ata olsun biz evlat olmayalım" topuna bile girdik ülke olarak, anlamsız tam da bize uygun tartışmalar. Geçen günlerde neyi unuttuk peki? Bu güzel ülkenin bizlere sunduğu, diğer Avrupa ülkelerinde ve kültüründe olmayan mukayeseli avantajlarımızı, artılarımızı görmezden geldik.


Mukayeseli avantajları yıllar içinde erittik

Üreten, çalışan, birlik olan bir toplumdan, hatta adeta Atalarımızın dediği gibi "Biz çok fukaralık çektik, siz bilmezsiniz" kelimesini aksini ispat etmek istemeyen bir topluma büründük. Yine Kıbrıslı deyişi ile "Noldum delisi olduk." Azla yetinmedik, daha fazla para, daha fazla iş, daha fazla ev, daha fazla araba, daha fazla kıyafet, daha, daha, daha derken üretmeyi unuttuk veya bilerek unutturulduk, tam aksine çok tüketmeyi seven, borç harç içerisinde yaşayan bir toplum olduk. Kısacası biz kendimizi unuttuk, tertemiz doğamızı, tertemiz insanlarımızı, Kıbrıslı Türk kültürü yerini bizden olmayan bir kültüre büründü.
Neydi bu mukayeseli avantajlarımız? Geçmişte okuma oranımız ile gurur duyardık, okumak bir erdemdi adeta. Onun yerini kısa yoldan zengin olan tipler türedi. Rum’un malını satarak zenginleşen insanları görmeye başladık ve bu çok revaçta oldu. Nasıl oldu? 1974 sonrası kurduğumuz çarpık düzen ile üretmekten, çalışmaktan, çok uzak tembel bir topluma doğru itilerek. Siyasi çıkarlar uğruna vatan, şehit, edebiyatı yapanların kurduğu, sadece söylem geliştirerek ekonomi çarklarını döndürmeyi hiç akıllarına getirmeyen popülizm şampiyonları ile. Bugün hala daha "Türkiye'den para kesin gelecek, ancak ne zaman belli değil ama geleceğine inancım tamdır" demektedirler. Böyle bir zihniyet ile ülke idare edilemeyeceğini hala daha anlayamadılar. Çok yazık.


Mukayeseli avantajlar neler?

Sizde olan ve başkasında olmayan unsurlar mukayeseli avantaj olarak adlandırılır. Ülkemiz üzerinde bulunduğu coğrafyanın da etkisi ile müthiş bir ada kültürünü, doğayı, tarihi, tertemiz havasını kendi içerisinde barındırmakta. Yıllar içerisinde Ön plana çıkan iki sektörümüz turizm ve eğitim doğru yönetilmeli.

Aklımızı başımıza toplayarak, bu ülkeyi turizmde şimdi belirteceğim ve gelecek hafta teker teker inceleyeceğim mukayeseli tamamlayıcı (alternatif) turizm modellerine hızla adım atması gerekli. Ama bundan önce altyapı olarak en büyük eksiğimiz olan adaya ulaşım ağını kurmalı. Hem hava, hem de deniz ulaşımı. Her ne pahasına olursa olsun, yeni bir KTHY benzeri en az 8-10 uçak filoluk bir hava yolu. Avrupa`nın belli noktalarına uçabilecek, buralardan turist taşıyabilecek bir hava yolu. Önce buradan başlanması gerekli çünkü THY artık adaya sadece ticari olarak bakıyor ve diğer hava yolları da ticari mantığı Kuzey Kıbrıs ulaşımı söz konusu olunca ekonomik olmuyor, olamıyor. Ayni şekilde deniz ulaşımını daha cazip hale sokmak gerekiyor. Adaya ulaşım birinci madde. Tamamlayıcı turizm modelleri neler?

Ülkemizin turizmde mukayeseli avantajlarının en başında gelenler: 

1- İleri yaş turizmi

2- Sağlık turizmi

3- Gastronomi turizmi

4- Eğlence - casino turizmi

5- Marina yatçılık turizmi

6- Eko turizm 

7- Trecking (yürüyüş) turizmi

8- Spor turizmi

9- Arkeoloji turizmi

10-Dalış turizmi 

11- Caravan- kamp turizmi 

Bu tamamlayıcı, alternatif turizm modellerini kendimce önem sırasına göre kaleme aldım. Eğlence, casino turizmi dışında hiçbir tanesi ülke olarak istediğimiz seviyede değil.
Bir diğer yandan, yenidünya düzenine ayak uydurmuş, teknolojik devrimini gerçekleştirmiş eğitim sektörümüzün baş mimarları olan üniversiteler, bu mukayeseli avantajların en önemli mihenk taşlarını oluşturmaktadır. Duvarların yıkıldığı, üniversitelerin dünyanın en önemli üniversiteleri ile eğitim anlaşmaları kanalları sonucu potansiyel öğrencilerine mukayeseli avantajlar ürettiği bir Kuzey Kıbrıs cazibe hali olur. Hükümet dış ticaret açığını kapatmak anlamında en önemli ikinci sektör olan eğitim sektörünü böylesine bir pandemi süreci içerisinde kendi kaderine bir anlamda terk etti. Burada çalışan adeta akademik ve idari kadrolar; devlet ve özel sektör çalışanlarından ayrılarak ötekileştirildi. O yüzdendir ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti eğer ki bağımsız bir ülke ise en baştaki sorumluluğu tüm halkının kişisel çıkar gözetmeksizin eşit davranmaktan geçer.

Avrupa Covid-19 ile yıkılırken, ev ödevlerimizi doğru yaparak müthiş bir dinamizm yakalamamız hiç de sürpriz olmaz. Yapacağımız altyapı yatırımları bizi dünya gözünde daha bilinir, daha farkındalığı artırılmış bir hale getirecek. Nasıl yapacağız? Türkiye`den kamu maaşlarını ödemek için para isteyerek değil, bu alt ve üstyapıları tamamlamak için buraya Türkiye`nin bu alanlarda uzman kişileri, bu alamda yatırım yapanları Türkiye kanadı ile Avrupalı turist müşterilerimiz geçmiş otelcilik yaptığım yıllarda bizimle konaklayanlar ulaşıyorlar orada nasıl daha uzun kalabiliriz, yerleşebiliriz soruyorlar. Çok sevdiğim bir turizmci dostum Cihan Erdoğan kardeşim bana bir konuyu iletti. Sicilya örneğini anlattı, sadece 3 bin 200 hastadan 235 kişi ölmüş ve bunu dünyaya pazarlıyorlar dijital yolla. 
Bizlerin ülke olarak bu kadar az vaka ve ölümün yaşandığı bir turizm destinasyonun pazarlamasını, dijital dünya kanalı ile tüm ülkelere ivedilik ile ulaştırmamız gerektiğini söyledi.
Ne kadar güzel söyledi, ancak turizmi yöneten sevgili dostlarımız hep söylediğim Lefkoşa siyasetinin şekillendirdiği zihniyeti aşamıyorlar. Turizm siyaseti herkesi kucaklamaktan, herkese yardım etmeye çalışmaktan ama en önemlisi ülke menfaatini gözetmekten geçer. Bu arada bütün kabahat bizde mi?

Ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda yapboz kurar gibi hükümet kurdurup bozduranlar da bu günlerin Kıbrıs coğrafyasındaki yaşananların sorumlularıdır. Dörtlü koalisyon hükümeti sevilmemişti, her ne hal ise sempatik gelmemişti. Neden mi? Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir zihniyeti yavaş yavaş halkına aşılamaya başladığı için. Bugün ise hala daha Türkiye’mizden ne zaman para gelecek ve bu düzeni nasıl devam ettireceğiz diye de bekleyen bir hükümet zihniyeti var. Hangisi daha sempatik? Bunun cevabı siz okuyucularıma kalmış. Bunları konuşmanın, özgürce, cesurca, medeni, demokratik ölçüler içerisinde dile getirmenin zamanı çoktan geldi ve geçti bile. Tıpkı Şebnem Ferah şarkısında olduğu gibi "Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak…”

Güncelleme Tarihi: 03 Mayıs 2020, 13:01
YORUM EKLE
YORUMLAR
Nezire
Nezire - 4 yıl Önce

Dörtlü koalisyon hükümeti sevilmemişti, her ne hal ise sempatik gelmemişti diye yazdınız ama o hükümetin KKTC tarihindeki en çok zam yapan, en çok vatandaşın cebine el atan hükümeti olduğunu halk gördü sayın yazar.

SIRADAKİ HABER

banner471

banner473