Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Güney Kıbrıs’ın Polonya’nın Uluslararası Hukuk’a verdiği desteği göz önünde bulundurabileceğini ve Kıbrıs sorunu için en uygun çözümü, BM Güvenlik Konseyi kararlarının gösterdiğini söyledi.
Fileleftheros gazetesinin “BM Kararları En Uygun Çözümü Gösteriyor” başlıklı haberine göre bir dizi temasta bulunmak için dün Güney Kıbrıs’a giden Duda, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis ile görüştü ve görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
   Habere göre Duda, ülkesinin hem Yunanistan, hem de Türkiye ile dostane ilişkiler içerisinde olduğunu kaydederken, Polonya’nın “Kıbrıs için ne uygun çözümü BM Güvenlik Konseyi kararlarının gösterdiği” görüşünü desteklediğini belirtti.
   Duda, ülkesinin yalnızca adadaki iki taraf arasında yapılan görüşmelerden çıkacak kararı kabul edeceğini ifade ederek, soruna iyi bir çözüm bulunabileceğine olan inancını dile getirdi.
   Kıbrıs sorununa, Kıbrıslılara çatışmadan geleceklerini inşa edebilme imkanı sınacak bir çözüm bulunması gerektiğine işaret eden Duda, en önemli unsurun bu olduğuna dikkati çekti.
   Herkesin barış ve kalkınma istediğini; zor zamanlardan geçildiğini, çok fazla tahrikler bulunduğunu ve bunların en büyüğünün de pandemi olduğunu belirten Duda, Polonya ile Beyaz Rusya sınırındaki mülteci sorununa da detaylı şekilde değindi ve AB’deki ortaklarına karşı yükümlülüğü bulunan Polonya’nın sınırlarını korumak zorunda olduğunu ifade etti.
   Gazeteye göre Anastasiadis ise, Duda’yı Kıbrıs sorunuyla ilgili son gelişmelere dair bilgilendirdiğini kaydederken, Polonya’nın Kıbrıs sorunuyla ilgili ilkeli tutumu ve tüm iyi ilişkilerine rağmen Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ın sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi” içerisindeki “yasadışı faaliyetleri” ile Maraş’ta “yeni oldu-bittiler” yaratmasını kınamasından dolayı teşekkürlerini sunduğunu söyledi.
Anastasiadis, Türk savaş gemilerinin EastMed boru hattı için araştırmalar yapan “Nautical Geo” adlı gemiyi “taciz etmesine” de değinerek, bu eylemin yalnızca AB’nin stratejik ve ekonomik çıkarlarını zedelemekle kalmayıp, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki bölgesel güvenlik ve barışa darbe vurduğunu kaydetti.