“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bağımsızlığın 60’ıncı yıldönümü münasebetiyle dün Lefkoşa’nın Rum kesiminde düzenlenen askeri törene Yunanistan Dışişleri ve Savunma Bakanları da katılırken, Rum
Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Brüksel’de bulunması nedeniyle yazılı açıklamada bulundu. 
   Hedeflerinin işgalden kurtulmak olduğunu savunan Anastasiadis, garantilerin devamına karşı olduğunu da tekrarladı.
   Anastasiadis şöyle dedi:
   “Vatandaşlarımızın %40’ının zorla yerlerinden edilmesi, Kıbrıs Cumhuriyeti toprağının %37’sinin askeri işgal altında olması ve işgal altındaki topraklarımızın sistematik biçimde kolonizasyonu yoluyla Ada’nın demografik yapısının değiştirilmesi ile 1974’ten beri kabul edilemez bir durumu yaşıyoruz.
    Bu kabul edilemez durumu asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu çerçevede gerek ben gerekse seleflerim, toplum liderleri arasında farklı zamanlarda varılan anlaşmalar, Birleşmiş Milletler ve Güvenlik Konseyi’nin kararları ve tam üyesi olduğumuz AB’nin ilke ve değerleri temelinde her müzakere sürecine yapıcı bir biçimde katıldık.
    Maalesef, bizim kararlılık ve samimi irademize rağmen, Türkiye’nin uzlaşmaz tutumu, mantıksız talepleri ve iddiaları, Kıbrıs sorununa işlevsel, yaşayabilir ve kalıcı bir çözümün bulunmasına izin vermedi. Böyle bir çözüm, bizi tarihi geçmiş garantilerden, yabancı askerlerin varlığından veya üçüncü taraflara herhangi bir bağımlılığından uzak, gerçekten egemen, bağımsız ve Avrupalı bir devlete götürecekti.”

Kıbrıslı Türklere de seslendi

   “Bugünkü yıldönümü, bana Kıbrıslı Türk vatandaşlarımıza hitap ederek hassasiyetlerini anladığımız konusunda kendilerini temin etme fırsatı veriyor. Ancak aynı zamanda, Kıbrıslı Rumların endişelerini de yok saymadığımızı açık bir biçimde ifade etmek istiyorum. Tüm Kıbrıs halkının uyum içinde yaşama hakkı vardır, istikrar, barış, güven, refah ve kalkınmanın olacağı bir ortamda beraberce yaratma hakkı vardır.
    Bunu başarmak için, yurdumuzun bağımsız, egemen ve AB’nin üyesi olan bir devlet olduğunu ve üçüncü tarafların amaçları uğuruna işlevsel, yaşayabilir olmayan ve ülkenin yasal sakinlerinin haklarını yok sayan bir çözüme götürülme lüksümüz olmadığını anlamamız şart.”